Blog’un tanıtım yazısında da bahsettiğim gibi , şu aralar sürekli kanserle savaş ile ilgili kitaplar okuyorum. Fakat kesinlikle söylemem lazım ki “pratikte'' beni en çok etkileyen Profesör Richard Beliveau ve Dr. Denis Gingras’ın yazdıkları “ Foods to Fight Cancer ” isimli kitap oldu.
Beliveau ve Gingras kitapta kanserli insanların nasıl beslenmesi gerektiğini detaylı olarak anlatmakla kalmayıp, bu savaşta en etkili olan yiyeceklerden de bahsediyorlar. Neden özellikle bu yiyeceklerin etkili olduğunu da bilimsel olarak anlatıyorlar. Kitap onlarca yıllık deneyim,çalışma ve araştırmalar sonucunda yazılmış.
Pek çok kişiye göre türünün en iyi örneği. Benim kanserle savaştaki kişisel gurum olan Dr David Servan-Schrieber ise bu kitabı ve önerdiği yiyecekleri şiddetle tavsiye ediyor. (Kendisi beyin tümörü dahil olmak üzere vücudunun çeşitli yerlerindeki kanserle savaşmış ve 18 sene hayatta kalabilmeyi başarmış birisidir.)
Beliveau ve Gingras kitapta kanserli insanların nasıl beslenmesi gerektiğini detaylı olarak anlatmakla kalmayıp, bu savaşta en etkili olan yiyeceklerden de bahsediyorlar. Neden özellikle bu yiyeceklerin etkili olduğunu da bilimsel olarak anlatıyorlar. Kitap onlarca yıllık deneyim,çalışma ve araştırmalar sonucunda yazılmış.
Pek çok kişiye göre türünün en iyi örneği. Benim kanserle savaştaki kişisel gurum olan Dr David Servan-Schrieber ise bu kitabı ve önerdiği yiyecekleri şiddetle tavsiye ediyor. (Kendisi beyin tümörü dahil olmak üzere vücudunun çeşitli yerlerindeki kanserle savaşmış ve 18 sene hayatta kalabilmeyi başarmış birisidir.)
Ben sizi bu yazımda detaylarla sıkmayarak direkt yiyeceklerin isimlerini vereceğim, fakat ” Neden belli bir şekilde beslenirsek daha sağlıklı oluyoruz ? ” diye merak edenler, “Bana balık verme , balık tutmayı öğret ” diyenler için bu konularla ilgili daha detaylı yazılar da yazacağım.
BROKOLİ, BRÜKSEL LAHANASI, TURP, KARA LAHANA, KIRMIZI LAHANA YANİ LAHANANIN TÜM AİLESİ VE LAHANANIN KENDİSİ
Lütfen şu cümleyi hiç unutmayın;''Kanser lahanadan nefret eder''. Profesör Richard Beliveau ve Dr Denis Gingras’a göre kanser sadece lahanadan değil , lahananın bütün sülalesinden nefret ediyor.(Turpgiller familyası). Bu familya üyeleri kendilerinde kansere karşı çok güçlü birer silah olan “sulforaphane ” ve I3C moleküllerini barındırıyorlar. En önemlisi bu moleküller kanserin anjiyojenesis yöntemiyle kendisini beslemesini engellemeye yardım ediyorlar böylece kanserin aç kalıp ölmesi kolaylaşıyor. (Anjiyojenesis tümörün yeni damarlar oluşturarak kendini beslemesine verilen isim)
Bu gruptaki yiyecekleri mutlaka buharda pişirmeye , düşük ısıda kısa süre pişirmeye ya da çiğ tüketmeye dikkat edin. Sakın kaynatıp yemeyin, kaynatılınca mucizevi etkilerinin çoğunu yitiriyorlarmış.
YEŞİL ÇAY
İşte başlı başına bir mucize. Yeşil çayın kanser karşısındaki faydaları say say bitmiyor. Bir kere artık neredeyse herkesin bildiği gibi , doğadaki en güçlü anti-oksidanlardan biri. İçerdikleri polifenol isimli bileşen tümörün gelişimini ve metastasını yavaşlatıyor , kanserli hücrelerin apoptosis sonucu ölmelerine yardımcı oluyor. (Apoptosis : bozulan , işlevini kaybeden hücrenin kendini yok etmesi , kanser hücrelerinde çalışmayan programlanmış hücre ölümü). Yapılan bazı labaratuvar çalışmalarında , Yeşil Çay’ın radyoterapi tedavisinin etkilerini arttırdığı da gözlenmiş.
Kanserle savaşırken kadınların günde üç bardak, erkeklerin beş bardak içmesini öneriyorlar. Mümkünse organik olanlarından bulmaya çalışın ve en az beş dakika – en fazla on dakika demleyin. Poşet çay kullanıyorsanız sıcak suda beş dakika beklettikten sonra için , çünkü içindeki yararlı maddeler ancak bu sürede aktive oluyorlarmış.
SARIMSAK
Belli ki sarımsaktan ödü patlayan sadece vampirler değil, kanserli hücreler de onu görünce kaçmaya başlıyorlar. Sarımsakın MÖ 3000 yıllarında bile ilaç olarak kullanıldığını Sümer tabletlerinde görebiliyoruz. Sarımsağın “Doğal Antibiyotik” olduğunu ise ailesinden duymayan olmamıştır herhalde. Anneannelerimiz haklıymış…
Beliveau ve Gingras kitaplarında , sarımsağın çok güçlü bir anti-kansorejen olduğunu anlatıyorlar. Sarımsak sigaranın ve mangalda fazla pişen etin zararlarını azaltıyormuş. Kolon , meme, prostat , akciğer kanseri ve lösemi olan kişilerde kanserli hücrenin yok olmasında büyük destek oluyormuş. (Apoptosis).Yapılan Epidemolojik çalışmalarda, yüksek miktarlarda sarımsak tüketenlerde daha az prostat ve böbrek kanserine rastlanmış.
Biz bol bol sarımsak tüketilen bir mutfağa sahip olduğumuz için şanslıyız. Yine de şunu unutmamak lazım , sarımsağın faydalı olması için ezildikten sonra yenilmesi gerekiyor . Bir parça zeytinyağı ile tüketilirse daha da faydalı oluyor. Ben gece yatmadan önce iki diş sarmısağı bir çay kaşığı zeytinyağı ile karıştırıp ezerek su ile yutuyorum.
ZERDEÇAL
Kitaptan öğrendiğimize göre ” zerdeçal ” cennetten çıkmış bir baharat . Zerdeçal daha çok Hindistan’da kullanılan , hatta köriye sarı rengini veren bir baharat. Eski Hint ve Uzakdoğu geleneklerinde ilaç olarak kullanılırmış. Günümüzde bilinen en güçlü doğal antienflamatuar ( İltihabi reaksiyonu önleyen madde ) olduğu söyleniyor. Yine kitaptan öğrendiğimize göre ” zerdeçalın ” kanser hücrelerinin yok edilmesinde ve kanserin beslenmesinin engellenmesinde çok büyük yayarı oluyor. Yapılan klinik araştırmalarda baharatın kemoterapinin etkilerini güçlendirip , tümörün boyutlarını küçülmesinde yardımcı olduğu görülmüş.
Unutulmaması gereken önemli bir not vücudun zerdeçalı özümseyebilmesi için , zerdeçalın mutlaka karabiber ile beraber alınması gerekiyor . Ben bir çay kaşığı zerdeçal ile yarım çay kaşığı karabiberi az miktarda zeytinyağı ile karıştırıp salatanın üzerine dökerek yiyorum. Çoğunlukla biten salatanın suyunda bolca zerdeçal kalıyor , kalan suyu da içiyorum . ( İyice iğrenç bir şey oldum yani )
DOMATES VE DOMATES SALÇASI
İşte hatırlanması gereken bir cümle daha ”Domates Prostatınızın en iyi dostudur ” . Domatesin “Likopen” denilen ve kendisine o harika parlak , kırmızı rengini veren bir ” karoten pigment ” içerdiğini artık çocuklar bile biliyor. Likopen çok güçlü bir anti-oksidan , yani kandaki likopen miktarı arttıkça okside bileşikler azalıyor . ( Yani halk diliyle “kanımız temizleniyor” )
Domates üzerine pek çok araştırma yapılmış ve bu araştırmalar domates tüketiminin yani likopenin prostat kanseri , sindirim sistemi , meme kanseri ,ve akciğer kanserini engellemekte büyük önem taşıyabileceğini göstermiş. Yalnız tuhaf bir şekilde diğer bütün yiyecekleri çiğ ya da buharda pişmiş tavsiye eden doktorlar domatesi pişirdikten sonra yememizi tavsiye ediyorlar. Bunun sebebi ise domatesin içerisindeki likopenin ancak piştikten sonra ortaya çıkması ( yine zeytinyağı ile pişerse daha da etkili oluyor )
Domates salçası da likopen açısından oldukça zengin. Geleneksel yemeklerimizi neredeyse hepsinde salça ve domates kullanıldığı için oldukça şanslıyız. Ben dışarı yemeğe çıktığımız zaman, yemeğin yanında kendime büyük bir bardak “ Virgin Mary ” ısmarlıyorum ( Alkolsüz Bloody Mary ) Ne hallere düştük yahu …
SİYAH ÇİKOLATA
E hep kötü haber verecek değiliz ya işte size iyi bir haber , siyah çikolata sizin için çok faydalı . Hem anti- oksidan hem de muhteşem bir şey olmakla kalmayıp bir de kanserle savaşıyor . Yalnız ilk önce siyah – çikolatanın ne olduğu konusunda anlaşmamız gerekiyor , yalnızca %70′ten fazla kakao içeren çikolataları “faydalı ” sayabiliyoruz maalesef .
Kitaptan öğrendiğimize göre bir kare çikolatada bir bardak yeşil çaya eşdeğer anti-oksidan bulunuyor , “ flavanol ” de cabası … Bu moleküller kanser hücrelerinin büyüyüp gelişmesini engelliyorlar . Lakin bu şahane şeyden günde sadece 20 gram öneriliyor ve kesinlikle süt ve süt ürünleriyle beraber tüketilmemesi gerekiyor yoksa ….. Bildiniz …. içindeki yararlı maddeler açığa çıkamıyor. Sütlü çikolataların faydalı sayılmayışının sebebi de bu .
Bu arada kakaonun yüzde oranlarını fazla da abartmayın isterseniz. Ben bir coşup % 99 aldım ısırdığımda ruhumu teslim ediyordum . Berbattı demek iltifat etmek olur kesinlikle. % 75′leri aşmayalım çok fazla da coşmayalım derim ben yani …
Kanserle savaşta mucizeler yaratan yiyecekler yazıma ikinci bölümünde devam edeceğim. Hastanelerde geçirdiğim sürelerde , çevremdeki insanlarla sohbet ederken sık sık kanserle ilgili yeni gelişmeleri anlatan yeterince Türkçe kaynak bulamadıklarından yakınıyorlar. Aynı şikayeti kendi yakınımdaki , ailemdeki kanserlilerden de duyuyorum , yeni okuduğum bir bilgiyi aktarınca uzaydan gelen bir enformasyonu paylaşıyormuşum gibi davranıyorlar. Doktorların hastalarına bilgi verecek vakti yok , hastaların da tedaviler arasında koşuşturup hayatta kalmaya çalışmaktan araştırma yapacak ( özellikle yabancı dillerde ) hali kalmıyor.
Kediyi öldürecek kadar amansız olan merakım ve bugüne kadar hiç kullanmadığım “Simultane Tercümanlık ” mesleğim kırk yılda bir işe yarasın istiyorum. Sizlerden Sağlık başlığı altında Kanserle ilgili yazdığım yazılarımı paylaşmanızı rica edeceğim. Bazen bizim için önemsiz gibi görünen bir bilgi bir insanın hayatını değiştirebiliyor.
Sağlıklı Günler Diliyorum
Ayşe Deniz
http://aysedenizgeziyor.net/kanserle-savasta-mucize-yaratan-yiyecekler/
0 yorum:
Yorum Gönder