Reklam Alanı

25 Ekim 2012 Perşembe

Ruh ve Beden Sağlığı için Topraktan Uzak


Gelişen teknoloji insan hayatını bir yandan kolaylaştırırken bir yanda da bir çok şeyi alıp götürüyor.

.

Devamı Oku ...

Kalp Sağlığı Ve Kalp Hastalıkları


Kalp sağlığı, sonuçları direk olarak hayatımızı etkileyecek olan bir unsurdur. Son zamanlarda, görülme sıklığı artarken, görülme yaşında da düşüş gözlenmiştir.

.

Devamı Oku ...

24 Ekim 2012 Çarşamba

Yemek Yemenin Psikolojik Nedenleri?


Yaz mevsiminde başlayan fazla kilolardan kurtulma çabası,tatilsonrası yavaşlar, eski alışkanlıklar hatırlanır ve verilen kilolar da yavaş yavaş geri alınır.

.

Devamı Oku ...

23 Ekim 2012 Salı

Yumurtalık Kanseri Nedir? Yumurtalık Kanseri Belirtileri Ve Tedavisi


Özellikle 30 Yaşın altında bulunan kadınlarda görülen içerisine tamamen sıvı dolu olan kistlerin herhangi bir zararı olmaz ve iyi huylu olarak isimlendirilir.

.

Devamı Oku ...

22 Ekim 2012 Pazartesi

Felç Geliyorum Der!!

inme felç
Kalıcı felç durumları çoğu kez önceden kendini belli eder. Genelde vucudun bir yarısında geçici kuvvet kayıpları izlenebilir.

.

Devamı Oku ...

Beyin Tümörü İle Bilinmesi Gereken Önemli İçerikler

Beyin tümörleri, beyinde oluşan vede zamanla büyüyerek beyine baskı yapan ve hastalıklı hücreler olarak  bilinmektedir.

.

Devamı Oku ...

Şekerlemeler Tüketirken Diş Sağlığınızıda Unutmayın

Büyük yada küçük demeden herkes için çikolata, şeker ve tatlılar oldukça sevilen gıdalardır. Ancak diş sağlığınız aynı şeyi söylemiyor. Tükettiğiniz her şeker diş sağlığınız açısından tehdit oluşturabiliyor…

.

Devamı Oku ...

21 Ekim 2012 Pazar

Sağ beyin, Sol beyin

Beyin genel olarak bir bütün olsa da sağ ve sol hemislerin farklı farklı üstlendikleri misyonlar vardır. Ancak sol beyinin, sağ beyinden daha önemli görevler üstlendiğini söyleyebiliriz.

.

Devamı Oku ...

20 Ekim 2012 Cumartesi

Akciğer Kanseri Sebepleri Nedenleri Ve Tedavisi

Kanserler genellikle ilk ortaya çıktığı dokuya göre adlandırılırlar. Bir kanser çeşidide Akciğer kanseridir. Akciğer kanseri ilk önce akciğerde başlar.

.

Devamı Oku ...

Yemek borusu kanseri nedir? Nedenleri nelerdir? Nasıl tedavi edilir?

Yemek borusu yani özofagus, ağızdan başlayıp midede sonlanan, yaklaşık 25 cm. uzunluğundaki önemli bir bölümü kastan oluşan tüp biçiminde bir organımızdır. Bu makalemide yemek borusu kanseri nedenlerine vede tedavisine deyinerek, sizleri bilgilendiriyoruz…



Yemek Borusu Kanseri

Yemek borusu, ağızdan başlayıp midede son bulan, ortalama 25 santimetre uzunlunda önemli bir bölümü kastan meydana gelen tüp şeklinde bir organdır.

Yemek Borusunun Görevi

Yemek borusunun kas lifinde oluşan bir dokusu vardır. Kasların ritmik olarak kasılıp gevşemesiyle yutulan yiyecekleri mideye gider.

Bir insan baş aşağı dursa dahi, ağzındaki lokmayı yuttuğu zaman yemek borusunun pristaltik hareketler olarak isimlendirilen ritmik kasılma ve gevşeme hareketleriyle lokma mideye kolay bir şekilde gider.

Yemek Borusu Kanseri Görülme Sıklığı

Yemek borusu kanseri yöresel beslenme alışkanlığına göre görülme yerleri farklı olan bir kanser çeşitidir.

Dünyada bütün kanser türleri içinde altında sırada bulunan bir kanser türüdür. Yemek borusu kanseri bütün kanser türlerinin yüzde 1-5,2′sini oluşturur. Otuz yaşından küçük kişilerde nadir görülür. Türkiye’de özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu’nun bulunduğu Ortadoğu ve uzak doğu ülkelerinde çok fazla görülmektedir.

Yemek Borusu Kanseri Nedenleri

1- Sigara ve alkol tüketimi

2- Madde ( uyuşturucu, esrar, eroin vs. ) bağımlılığı

3- Beslenmeye alakalı faktörler

4- Genetik ve çevresel durumlar

5- Yemek borusunda başka rahatsızlıklar sonucunda meydana gelen doku lezyonları

Yemek Borusu Kanseri Belirtileri

Bu kanser türü, yemek borusunda tümörün meydana gelmesinden sonra insanlarda bazı şikayetlerin oluşmasıyla fark edilir.

Görülen ilk belirtileri yemekleri yutmada zorluk çekmektedir. İlk evrede sadece katı yiyecekleri yutmada zorluk çekilirken, ilerleyen evrelerde sıvı gıdaları da yutmada zorluk çekilir.

Diğer belirtileri ise  ;

1- Kusma ve yemeklerin ağza geri gelmesi

2- Yiyecekleri yutarken ağrı oluşması

3- Üst karın kısmında ağrı ve yanma durumu

4- Tükürük salgısının artış göstermesi

5- Kilo kaybetmek

6- Ses kısılması

7- Öksürmek

.

Devamı Oku ...

Rahim alındıktan sonra kanama olur mu?

Histerektomi yani rahim alınması ameliyatı genellikle menopoza girmiş ya da menopoza girme yaşında olan kadınlara uygulanan cerrahi bir işlemdir ve bu işlemle beraber genellikle kadınların yumurtalıkları da alındığından rahim alındıktan sonra kanama olması beklenemez. Ancak rahim alınması ameliyatı olacak kadının yaşı 40′ın altında ise ve yumurtalıklarında hekimin gördüğü kadar bir sorun yoksa bu kişilerin yumurtalıklarından biri bırakılabiliyor.


Rahmin çıkarılması ameliyatında yumurtalıkların her ikisi de alındığında, yumurtalıklardan salgılanan östrogen (kadınlık hormonu) hormonu çok azaldığı için, cerrahi menopoz denilen olay gerçekleşir. Kadınlarda artık adet görme olayı gerçekleşmez ve zorunlu olarak menopoza girmelerine rağmen ameliyattan hemen sonra menopozun şikayetleri (sıcak basmaları, vaginal kuruluk hissi, baş dönmesi, gece terlemeleri, kabızlık, depresyon gibi) hemen ortaya çıkar. Sade rahim çıkarıldığında, yumurtalıklardan her ikisi ya da biri yerinde kalmasına rağmen kadında yine kanama söz konusu olmaz ve menopoz şikayetleri yaşamaz.

Rahim alınması ameliyatı rahim myomları bulunan, düzensiz kanaması olan ve herhangi bir tedaviye cevap vermeyen ya da ilaç tedavisini kabullenmeyen, adet sancılarını oldukça şiddetli geçiren, kasık ağrısı ve rahim sarkması gibi kanser öncesi belirtileri bulunan, doğumda komplikasyon oluşan ve Endometriozis hastası olan kadınlara uygulanmaktadır. Total histerektomi (rahmin tamamının çıkarılması), Radikal histerektomi (bazı kanser türlerinde yapılan) ve Subtotal histerektomi (kısmi histerektomi) olmak üzere üç çeşitte uygulanan rahmin çıkarılması ameliyatı bölgenin riskine, kadının yaşına ve genel sağlık durumuna göre uygulanmaktadır. Ameliyat genellikle 1-2 saat sürmektedir.


]]>

.

Devamı Oku ...

19 Ekim 2012 Cuma

Prostat Kanseri Teşhisi Ve Tedavisi

Prostat kanseri erkeklerde en sıkça rastlanılan  bir kanser türüdür. Hastalık başlangıç aşamalarında teşhis edildiğinde hastaların iyileşme şansı oldukça iyidir. Lakin prostat kanseri sağlık için ciddi sonuçlar doğurabilir ve aynı zamanda ölüme kadar götürebilir. Prostat kanserinin tipik belirtileri bulunmadığı için, hastalığı fark etmek pek kolay açıkçası değildir. Bu yazımızda prostat kanserine deyinerek, sizleri bilgilendirmek istedik…



Bilim adamlarının yaptığı bir araştırma sonucunda kan inceltici etkisiyle oldukça yaygın olan Aspirinin Prostat kanserine karşı da faydalı etkileri olduğu ortaya çıktı.

Prostat kanserinde uygulanan radyasyon tedavisi sonrasında aspirin kullanıldığında hastalığın nüks etme riskini azalttığı ve hastalığın ölüm ile sonlanma ihtimalini de aynı şekilde azalttığı vurgulanıyor.

Aspirin büyük olasılıkla radyasyon tedavisinin etkisini arttırıyor ya da tümorün dağılmasının önüne geçiyor.
Prostat kanseri bulunan kişilerin kanlarında tümör belirteci olarak PSA bulunur. Bu tümör belirteci kanser tedavisinden sonra aspirin kullanan hastaların kanlarında kullanmayan hastalara kıyasla daha az bir coğalma gösterir.

Bunun yanı sıra aspirin kullanarak prostat kanserinin tekrar meydana gelmesi de önlenebiliyor. Ölümcül bir hastalık olan prostat kanseri aspirin kullanıldıpğında kişilerin hayatta kalmaları için çok olumlu etkiler sağlıyor. Aspirin ile sağ kalma oranlarında artış görmek mümkün.

Radyasyon tedavisinin yanı sıra tedavi amaçlı olarak aspirinin kullanılması da tavsiye ediliyor.
Fakat dozu ve kullanım süresi hakkında doktor tarafından bilgi almak büyük önem taşıyor. Ayrıca olası yan tesirleri de göz önünde bulundurulması gerekiyor.


]]>

.

Devamı Oku ...

Ginseng Faydaları Nelerdir?

Geçmişi çok eskilere dayanan Ginseng, Asya ve Amerika tarafından binlerce yıl öncesinden bilinmekte ve bu ülkelerin kültürleri tarafından çeşitli rahatsızlıklar üzerinde sık sık kullanılmaktadır. Görüntüsü ile tıpkı bir insanı andıran Ginseng, bu sebepten ötürü “insan bitkisi” olarak da isimlendirilmektedir. Oldukça fazla bir çeşide sahip olan Ginseng’in sağlık problemlerinin üstesinden gelmek için sadece kök kısmı kullanılmaktadır. Bu şifalı bitkinin sağlığa olan yararlarını öğrenmek için lütfen yazımızı okumaya devam edin.



Ginseng Faydaları


Bir kaç ay düzenli olarak kullanılan Ginseng, insan sağlığına oldukça faydalı olmaktadır. Bu bitki tam bir güçlü takviyedir.

Ginseng böbrek üstü bezlerini destekler.

Vücudun enerji düzeyini yükseltip, atletik performansını arttıran Ginseng aynı zamanda vücudun zayıflarla mücadele etmesini sağlar ve adeta vücutta tonik görevi görür.

Ginseng, zihinsel ve fiziksel strese bağlı hastalıkların görülmesini azaltır.

Konsantrasyon eksikliğini giderir.

Kronik anksiyete, yorgunluğa iyi gelmektedir.

Bağışıklık sistemini iyileştirir.

Sonbahar ve kış aylarında grip olma riskini azaltır.

Kolesterolü azaltır.

Kanser gelişimini önler.

Bronşit, astım ve dolaşım problemlerinin tedavisine faydalıdır.

Prostat, mide, böbrek, karaciğer, kalın bağırsak, beyin ve akciğer kanserlerine karşı olumlu etki gösterir.

kandaki kortizol hormonu düzeylerini düşürür.

Cinsel performansı arttırır.

Ginseng bitkisi cinsel performansı artırıcı doğal bir destek olarak da kullanılmaktadır.


]]>

.

Devamı Oku ...

Diş apsesi nasıl geçer?

diş apsesi
Diş apsesi son derece önemli ve ciddi bir rahatsızlık olduğu için bu sorunu yaşayan kişiler muhakkak ağız ve diş sağlığı uzmanına baş vurarak bu sorundan kurtulmanın çaresine bakmalıdırlar. Aksi durumda apse daha da ilerleyerek diş kaybına ya da ağız içinde tedavi edilmeyen enfeksiyon sorunları ile karşılaşılmasına sebep olmaktadır.

Apse dişte şişlik olması sorunudur. Bu şişliğin indirilmesi için diş hekimleri öncelikle apse kapmış olan dişin iltihabını kurutmak için iltihap ilacı kullanmanızı önerir. İltihabın kurtulmasından sonra apseli olan diş çekilir.

Diş apsesi ile karşılaşan çoğu kişi dişine rakı, alkol ve tuz koyarak sorunlarını ortadan kaldırmaya çalışır. Ancak bu yapılan en büyük davranışlardan biridir.

.

Devamı Oku ...

Diş’e Kanal Tedavisi Nasıl Yapılır?

Diş tedavilerinden biriside Kanal tedavisidir. Hasta dişin kurtarılma olasılığı varsa, kanal tedavisi işlemi uygun görülür. Kanal tedavisi uygulanmış diş, aslında  ölü diş olurç Kısacası mumyalanmış diş olarakta adlandırılır. Peki kanal tedavisi hangi dişlere uygun görülür, ve kanal tedavisi nasıl yapılır? Merak ediyorsanız, yazının devamını okumalısınız…



Kanal tedavisi yapılmış diş, aslında ölü bir diştir, yani mumyalaşmış bir diştir. Dişin kendisi canlı değildir, kanal tedavisi yapılırken dişin içerisindeki sinirler alınıp içerisine başka bir madde koyulduğu için, dişler artık cansızdır. Diş öldüğü için, zamanla kanal tedavisi yapılan diş zamanla renk değişimine uğrayabiliyor. Diş, giderek koyulaşabiliyor, hatta kullanılan malzeme çeşidine göre bu renkleme hızlı da olabiliyor, diş zamanla siyahlaşabiliyor, kahverengi tonajına dönüşebiliyor, hatta bazen tamamen simsiyah bir diş haline bile gelebiliyor.

Günümüzdeki teknoloji ile kanal tedavisi bu yöntemler uygulanmaktadır, bu kanal tedavisinin meydana getirdiği renk değişimine ise herhangi bir çözüm bulunamamıştır. Ancak geciktirme yöntemleri uygulanabilmektedir.  Eğer kanal tedavisinde kullanılan malzemeler kaliteli ve düzgünse, renklenme uzun zaman sonra başlayacaktır. Düzgün malzeme kullanılmadığı ve renklenmeye bağlandığı durumlarda ise,  dişin içinin özel bir maddeyle beyazlatılması yapılabilir. Kanal tedavisi gören dişin, bir kısmı boşaltılır, kanal tedavi katının bir kısmı boşaltılıp, özel maddeler sayesinde beyazlatma uygulanıyor. Bu işlemlerin iki yılda bir yapılması gerekmektedir. Eğer ön dişlerinizde bir kanal tedavisi uygulanmış ise bu sizin psikolojinizi olumsuz yönde etkileyebilir, bu yüzden dişlerinizi her zaman diş hekimlerine göstermeli ve kaliteli olanları tercih etmelisiniz.


]]>

.

Devamı Oku ...

18 Ekim 2012 Perşembe

Spiral nedir, nasıl takılır?

Gebelikten korunmaya yönelik tüm dünyada, çiftlerin kullanmış olduğu birçok doğum kontrol yöntemleri bulunmakta ve bu yöntemlerden en üst düzeyde koruma sağlayanda şüphesiz spiraldir. Aile planlaması yönünden son derece önem sahibi olan spiral, uzun ve güvenli bir koruma sağlamaktadır.


Çeşitli türleri bulunan spiralin son zamanlarda kullanımı azalmıştır. Nedeni ise, kadınların enfeksiyon kapma korkusudur. Spiral taktırmak için kendini uzman ellere bırakmayanlarda spiralin takılması hem başarısızlıkla sonuçlanmış hem de kanama ve ağrı gibi sorunlarla karşılaşılmıştır. Buda kadınların spiral taktırmama sebeplerinden biridir. Ancak deneyim sahibi olan kişilerin takması durumunda bu tür sorunlarla karşılaşmakpek mümkün değildir.

Üç çeşit spiral bulunmaktadır. Saf, bakırlı ve hormon salgılayan. Saf spiraller, adından anlaşıldığı gibi tamamen saf ve hiçbir madde içermezler. Bir zamanların en sık tercih edilen spiral çeşidiydi. Son zamanlarda bu spiralin kullanımı azalmıştır. Bakırlı spirallerin içinde ise bakır bulunmaktadır. Nova-T ve Multiload-375 en sık tercih edilenidir. Hormon salgılayan spiraller ise Progesteron hormonu salgılar. Bu spiral çeşidi adet döneminde meydana gelen sancı ve ağrıları azaltıcıdır. Bu spirali kullanan kadınların pelvik enfeksiyonuna yakalanma riski de çok azdır. Progestasert ve LNG-20 çeşitleri vardır. LNG-20 10 yıla kadar kullanılabilirken, Progestasert her yıl değiştirilmelidir. Mirena çeşidi ise henüz piyasada bulunmamaktadır.



Spiral nasıl takılır?


Jinekoloji uzmanı tarafından uygulanması gereken kolay bir işlemdir. Spekulum ile rahim ağzı genişletilir ve antiseptik solüsyon ile temizlenir. Serviks tek dişli olarak tanımlanan bir alet yardımı ile çekilerek uterusun düz pozisyona getirilmesinin ardından histerometri aleti rahme itilir ve rahim boyu ölçülür. Daha sonra rahim boyuna göre spiral takılır.



Spiral nasıl korur ?



Spiral, uç bölümünde ip olan metal ya da plastikten yapılan bir alettir. Erkeğin spermlerini öldürmektedir. Böylece spermler rahim içinden yumurtaya giderken etkisiz hale gelir ve yumurtaya ulaşamazlar.



Spiral yan etkileri



Yapılan araştırmalara göre spiralin dış gebelik riskini azda olsa tetiklediği ortaya çıkmıştır. Spiralin enfeksiyon kapmaya neden olduğu yönde dedikodularda ortada dolaşmaktadır. Ancak tek eşli kadınlarda enfeksiyon kapma riski pek bulunmamaktadır. Düzenli kontrol yaptırmak her sorunun önüne geçebilir.


]]>

.

Devamı Oku ...

Kahve Ve Çay İkilisinden Mükemmel Doğal Mucizeler

Eskiden çocukluk çağlarımızda, büyüklerimiz çay ve kahve içmemize onay vermezlerdir. Çayın ve kahvenin zararlı olduğunu belirtirlerdi. Bazı kişiler tarafından bu durum hala bu şekilde bilinmekte. Lakin çay ve kahvenin zararlı olduğu değil, aksine faydalı besinler olduğu bilinmeli. Bu nedenle çay vede kahvenin faydalarına deyinerek, sizleri bilgilendireceğiz bu makalemizde…


Çay ve kahve ile ilgili olarak 5 bin 500′den fazla kişi üzerinde yapılan araştırmadan çıkan sonuçlara göre…
Çay ve kahve tiryakilerinin, çok güçlü bir bakteri olan MRSA‘yı taşıma olasılıklarının daha az olduğu bildirildi.

ABD’de 5 bin 500′den fazla kişi üzerinde yapılan bir araştırma, düzenli olarak sıcak çay ve kahve içenlerin burun deliklerinde, içmeyenlere oranla MRSA bakterisinin bulunma olasılığının yaklaşık yüzde 50 oranında daha az olduğunu gösterdi.

Hükümetin desteklediği ve sonuçları “Annals of Family Medicine” dergisinde yayımlanan araştırmayı yürüten ekibin lideri, South Carolina Üniversitesi’nden Eric Matheson, “sıcak çay ve kahvenin, anti-mikrobik özelliklere sahip olduğunun gözlendiğini” kaydetti.

Araştırmaya katılanların yüzde 1.4′ünün burun deliklerinde söz konusu bakteriyi taşıdıkları, düzenli olarak kahve ve çay içenlerin ise içmeyenlere oranla MRSA taşıyıcısı olma ihtimallerinin neredeyse yüzde 50 oranında azaldığı belirtildi.

Stafilo-kok mikrobunun, metisilin antibiyotiğine dirençli, çok güçlü bir türü olan MRSA, penisiline karşı da direnç gösterdiğinden tedavisinin zor olduğu biliniyor.

UZUN ÖMÜRLÜ İKARYALILAR
Yunan kalp doktorlarının yaptığı araştırma da 90 yaş ve üzerindekilerin Avrupa geneline göre 10 kat fazla olduğu Yunanistan’ın İkarya adasında uzun ömrün sırrının şekerleme yapmaya, balık, zeytinyağlı besinler, sebze ve kahve tüketmeye bağlı olabileceğini gösterdi.

Araştırmaya imza atan bilimadamlarından Christina Krisohu, Avrupa’da halkın yüzde 0,1′inin, İkarya’da ise, 2009 rakamlarına göre, halkın yüzde 1,1′inin 90 yaşın üzerinde olduğunu belirtti.

Yüksek tansiyon, kolesterol ve şeker hastalığının daha geç ortaya çıktığı adada, sakinlerin beslenme alışkanlıklarını ve yaşam tarzlarını inceleyen bilimadamları, İkaryalıların hergün şekerleme yaptıklarını ve zeytinyağlı besinler, sebze, balık ve Yunan kahvesi tükettiklerini gördü.

Bu kişilerin uzun ömür sırrının kalıtsal olabileceğini de gözardı etmeyen bilimadamları, 90 yaşın üzerindekilerin ebeveynlerinin de uzun yaşamış olduğunu vurguladı.

Bilimadamları ayrıca, adadaki havanın açık ve yumuşak olması sayesinde bu kişilerde depresyona çok az rastlandığını belirledi.


]]>

.

Devamı Oku ...

Dil Sağlığı Ve Dil Sağlığını Korumak İçin

Sağlık, başlı başına önemli bir konudur. Ama rahatsızlıkların, vücudumuzun neresine etki ettiği de bize verdiği rahatsızlığın dozunu arttırabilir. Sadece ağrısı değil, bizi normal eylemlerimizden alıkoyması ile de rahatsız eder ve acının yanında stresi de var eder. İşte bu rahatsızlıklardan bir tanesi de dilde meydana gelen ve konuşmamızı, yememizi, içmemizi engelleyen rahatsızlıktır.


Dil adaleden oluşmuş boğaz tabanına bağlı olan bir organdır. Görevi, çiğnemeye ve besinleri yutmaya yardımcı olmak, tad almak ve konuşmaya yardımcı olmaktır. Tat alma kabarcıkları (papilla) dilin her iki yanında bulunur. Ayrıca dil üzerinde, gırtlakta da bulunmaktadır. Frenilum da denen ince bir zar dili ağız tabanına bağlar. Bunun kısa olması peltek konuşmalara yol açar. Basit bir operasyon bu problemi küçük yaşlarda çözer.
Normal bir dil pembemsi beyaz renkte, nemli ve temizdir. Dilin koyu renk alması, kuruması, üzerinde tüylenme olması hastalık belirtisi olarak sayılır. Dil ile ilgili şikayetlerden biri dilde ki yanma ve acıdır hissidir. Dil yanması genellikle sindirim sistemindeki bozukluklardan kaynaklanır. Bu durum sindirim sistemi şikayetleri için doktora gitmekle çözülebilir. Bazen de dildeki yanma ve yaraların dişlere yapılan dolgu sonucu ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Dolgu olan yerdeki elektrik potansiyelinin farkında bu durum oluşur.
Bazen dil düzeyi girintili çıkıntılı olabilir. Buna “coğrafya dili” denir. Antiseptiklerle, ağız yıkamakla vitaminlerle, kansızlığa karşı kullanılabilecek ilaç ve besinlerle tedavi edilebilir. Papillaların (tat alma kabarcıkları) aşırı uzayıp küçük siyah kıllar şeklini almasına “siyah kıllı dil” (Lingua nigra pilosa) denir. Bazı mantarlar, mikroplar ve antibiyotikler bu hastalığa sebep olarak gösterilmektedir.
Kızıl hastalığında, dil şişer, dil üzerinde küçük kabarcıklar belirir ve parlak, kırmızı bir renk alır. Görünün çileğe benzer bu yüzden “çilek dili” adı verilir.
Dilin mikropla, mantarlar ve virüslerle veya sivri ve çarpık dişler yüzünden iltihaplanmasına “glossit” denir.
Dil Yarası Tedavisi:
Ağız Gargarası: Antiseptik özelliği olan ağız gargaraları dil üzerinde bulunan yaranın iltihabının daha da büyümesini engeller.
Tuz ve Karbonat: Tuz ve karbonatla doğal bir antiseptik karışım yapabilirsiniz. Bir tatlı kaşığı tuz ve eşit miktarda karbonatı ılık bir bardak suda karıştırıp gargara yapılabilir. Bu işlemi günde 3-4 kez tekrar etmek yararınıza olur.
Dil Yarasının İlaçla Tedavisi: Fazlaca ağrınız varsa doktor kontrolünde ilaç kullanabilirsiniz.


]]>

.

Devamı Oku ...

Dişinizmi Ağrıyor? Diş Ağrısından Kurtulmanın Yolu

Dil ağrısının her insan hayatında bir defada olsa yaşamıştır. Diş ağrısının en önemli sebeplerinden biriside, dişleri düzenli ve sağlıklı fırçalamamaktır. Özellikle yemeklerden sonra, yemek artıklarınında diş aralarına girmesi nedeni ile diş ağrısı artar. Diş ağrısı oldukça rahatsız edici bir durumdur. Aniden dişinizmi ağrıdı? Sizlere mükemmel tavsiyelerimiz var. Ağrıyan dişinizin ağrısını gidermek istiyorsanız, makalemizi bir inceleyiniz..


Yemekten sonra fırçalanmayan dişler gün geçtikçe dişlerimizi çürüterek ağrı yapabilir.Eğer biraz olsun diş ağrısı çektiyseniz bunun nasıl bir acı olduğunu iyi bilirsiniz.Peki diş ağrısını geçirmenin yolları nelerdir?

Öncelikle ağrıyan dişimiz üzerindeki yemek kırıntılarının giderilmesi için dişimiz güzelce fırçalanmalıdır.Daha sonra su bardağının yarısına kadar su koyulduktan sonra yarım çay kaşığı tuz suyla karıştırılmalıdır.Karışımdan sonra oluşan tuzlu su ile ağız iyice çalkalanmalıdır.
Bir diger yöntem ise eğer ağrıyan dişimiz çürük ise karanfil yağından fazla dökmemek suretiyle bir miktar pamuğa dökerek dişimize koyabiliriz.Karanfil yağının tahrip edici özelliği olduğundan diş etine sızmaması için pamuğa fazla dökülmemelidir.Karanfil yağı yoksa yağlı pamuk yerine karanfilin kendisini de koyabiliriz.
Dişiniz ağrıdıgında mutlaka bir diş hekimine görünmelisiniz.




]]>

.

Devamı Oku ...

17 Ekim 2012 Çarşamba

Kafeinli kahvenin fazlası göze zarar

Kafeinli kahvenin fazla tüketiminin, görme kaybı riskini artırabileceği belirlendi.
ANKARA
ABD'deki Alabama Üniversitesi'ne bağlı Göz Bilim Merkezi'nden bilimadamlarının yaptığı araştırma, kafeinli kahveyi fazla tüketenlerde, eksfolyatif glokom türü göz tansiyonu (göz merceğini tutan bağların zayıflaması ve kopması) riskinin artabileceğini gösterdi.Kafeinli kahveyle göz tansiyonu arasındaki bağa ilişkin yapılan araştırmaya imza atan Jae Hee Kanf, göz tansiyonu ve göz tabakasında bozulma oranının en fazla, kafeinli kahve tüketiminde dünyada ilk sırada yer alan İskandinav ülkelerinde rastlandığını belirterek, bu gözlemden yola çıktıklarını vurguladı.ABD'de yapılan araştırmaya, 40 yaş altı, herhangi bir göz hastalığı bulunmayan 80 bini kadın 120 bin kişi katıldı. Katılımcıların kahve içme alışkanlıkları ve göz tansiyonu ile göz tabakalarındaki değişimler incelendi.Araştırma, günde 3 fincan ya da daha fazla kafeinli kahve tüketenlerde, göz tabakasını tutan bağların zayıflama ve göz tansiyonu riskinin arttığını ve bu riskin ailesinde göz tansiyonu hastalarının bulunduğu kadınlarda daha fazla olduğunu ortaya koydu.
Araştırmada, göz tansiyonu ve göz tabakalarında bozulma ile çay, sıcak çikolata ya da gazlı içecekler gibi içinde kafein bulunan diğer içecekler arasında bağlantı bulunmadı.

.

Devamı Oku ...

İlk yardım çantasında bulunması gereken malzemeler

Kazanın ne zaman geleceği maalesef hiç belli olmadığı için, ilk yardım çantası her an hazırda ve elimizin altında bulunmalıdır. İlk yardım anında ihtiyacımız olan her şey bu çantanın içerisinde olmalı ki, hem biz hem de kazazedeler bu çantadan yararlanabilsin. Evde, iş yerinde, okulda yada yolda her türlü kazanın başa geleceği düşünülerek, ilk yardım çantası hazırlanmalıdır. Peki ilk yardım çantasında neler bulunmalı ?


Amaca uygun olarak hazırlanması gereken ilk yardım çantalarında kesinlikle işimize yaramayacak hiçbir malzemenin bulundurulmaması gerekir. Çoğu kişi ilk yardım çantasını gereksiz ilaçlarla doldurur. Ancak unutmayın ki ilaçlar ilk yardım çantası malzemeleri değildir.

İlk yardım çantası zaman zaman kontrol edilmeli ve eksikleri giderilmelidir. İlk yardım çantaları çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurulmalı yada kilitli tutulmalıdır.



İlk yardım çantasında bulunması gerekenler


Flaster, steril paketlenmiş gazlı bezler, kağıt gazlı bez,
Kunt uçlu makas, pens, enjektör, plastik buz torbası,
Değişik ölçülerde üçgen ve rulo sargılar, turnike,
Gaz kompresler, hazır pansumanlar, termofor,
Çengelli iğne, pamuk paketleri, termometre
Tentürdiyot, alkol, amonyak, karbonat, şeker,
Kalem, not defteri, el feneri,
İlk yardım kitabı,
Suni solunum maskesi
Hava hortumu (Airvvay)
Antiseptik solüsyonlar, ağrı kesiciler, antibiyotikli yara ve yanık pomatları, vazelin.

]]>

.

Devamı Oku ...

İlk yardım çantası nedir? İlk yardım çantasında olması gerekenmalzemeler nelerdir?

Özellikle bizim ülkemizin en büyük sıkıntılarından birisidir ilk yardım bilgisi… Oysa daha ilkokuldayken öğretilmeye çalışılır her bireye. Buna rağmen; ilk yardım elinin, son darbe eli olduğu durumlar çokça yaşanır ülkemizde. Eğer ilk yardım bilgisine sahip olmayan kitlelerin içerisindeyseniz; bir an önce bu bilgilere sahip olmanızı öneririz. Tabi öncelikle; hangi malzemeleri nasıl kullanacağınızı öğrenmeden önce bu malzemeleri bilmeniz ve yanınızda taşımanız gerekiyor. Yazının devamı için aşağıya inin…


İşyerlerinde Bulunması Gerekli Olan İlk Yardım ve Tedavi Malzemeleri şunlardır:
• Bir adet ilk yardım broşürü
• Altı adet küçük sargı bezi
• Üç adet orta boy sargı bezi
• Beş adet üçgen sargı bezi
• Bir şişe amonyak
• Bir tüp aspirin
• İki tüp yanık pomadı
• Beş paket 25 gramlık hidrofil pamuk
• Bir adet makas
• Bir adet pens
• Yirmi adet çengelli iğne
• Bir kutu flaster
• On iki adet enjektör
• İki adet küvet
• Altı adet ampul huile camphree
• Bir adet lastik bant
• İki ampul antispasmotik ve analjezik
Evde Kullanılan İlkyardım Çantasında Olması Gerekenler:
• Yapışkan rulo bant
• Rulo sargı bezi
• Kendinden ilaçlı küçük yara bandı
• Yaraları örtmek ya datemizlemekiçin steril kare gaz bezi (10 cmx10 cm)
• Burkulma ve incinmelerde kullanılmak üzere 5, 7 ve 10 cm’lik elastik bandaj
• Üçgen bandaj; havlu, örtü ya da turnike olarak kullanılmak üzere.
• Kaşıntı ve böcek sokmalarında kullanılmak üzere, sprey ya da losyon anestetikler
• Alerjik reaksiyonlar için tablet ya da şurup antiallerjik ilaçlar
• İnce lastik eldivenler
• Yaraları temizlemek için antiseptik solüsyonlar
• Yaralara sürülmek üzere antibiyotikli kremler
• Yanık ve yaralarda yapışmayan, yağlı tül bandaj
• Mikroplu atıkları koymak için torba.
• Çengelli iğne; bandajları tutturmak için
• Makas
• Kıymıkları çıkarmak için cımbız.

.

Devamı Oku ...

Şerbetçi Otu Faydaları Nelerdir?

Daha çok Avrasya ve Kuzey Amerika’da yetiştirilen bir ot olan şerbetçi otu, diğer tüm otlara nazaran daha özel bir yetiştirme koşulu istediğinden bu bitki için değerli endüstriyel bitkilerdendir de denilebilir. Genellikle pasta ve maya sanayisinde sık sık tercih edilen şerbetçi otu bitkisi, en çok Almanya tarafından üretilmekte olup aynı zamanda yine Almanlar tarafından sağlık sorunlarını gidermek için sıklıkla tercih edilmektedir.


Şerbetçi otunun sağlığa olan yararları hakkında bilgilenmek isteyenlere şerbetçi otunun faydalarından bahsetmek istiyoruz. İşte yapılan araştırmalar sonucunda şerbetçi otunun sağlığa kattığı faydalar:

Şerbetçi Otu Faydaları


Sinir ağrılarına ve sinir yorgunluğuna iyi gelir.

Uykusuzluk sorununa çözüm olur. Bilhassa uykusuzluk sorunu çekenlere şerbetçi otu ile doldurulmuş yastıkların kullanımı önerilir.

Kadınların adet dönemlerinde çekmiş oldukları sıkıntıları engeller.

Adet kanamasının erken başlamasını sağlar.

Hafif ve orta şiddetli sıcak basmalarını önler.

.

Devamı Oku ...

Yirmilik diş ne zaman çıkar?

Diğer dişlere nazaran çıkarken ağızda en fazla soruna sebep olan diş (halk arasında yirmilik diş olarak bilinir) üçüncü azı dişidir. Bu dişlerin çıkma zamanı diğerlerine göre daha geçtir. Yirmilik diş diye tabir ettiğimiz üçüncü azı dişi genellikle 17 yaş ile 20 yaş arasında çıkarlar. Ancak bazı durumlarda 20’li yaşlardan sonra çıktığı da görülmüştür.



Yirmilik diş çıkmakta zorlanan bir diş olduğundan çıkarken çevre dokulara zarar verme ihtimali yüksektir. Çoğu kişinin yirmilik dişi ya gömük kalır ya da yanlış pozisyonda çıkar. İşte bu durumlarda yirmilik dişin çekilmesi önerilir. Eğer ki, doğru pozisyonda sürüp çevre dokulara da zarar vermiyorlarsa yirmilik dişin çekilmesine gerek yoktur.

Çürük, diş eti hastalığı, basınç ağrısı, ortodontik sebepler, protezle alakalı sebepler, kist oluşumu gibi sebeplerden dolayı çekimine karar verilen yirmilik dişin en uygun çekim zamanı ise, 14 ile 22 yaş aralığındadır. Doğru pozisyonda sürmeyen ve çevre dokulara zarar veren yirmilik diş şikayete yol açsın ya da açmasın muhakkak çekilmelidir. Çünkü yaşın ilerlemesiyle yirmilik dişin hem çekimi zorlaşır hem de verdiği hasar büyüyerek çok ciddi sıkıntılara yol açar.


]]>

.

Devamı Oku ...

16 Ekim 2012 Salı

Yumurtalık Kanseri Nedir? Yumurtalık Kanseri Belirtileri Ve Tedavisi

Bu makalemizde kadınlarda görülen yumurtalık kanseri nedenlerine deyineceğiz. Yumurtalık kanseri, karın şişliği, gaz sorunu, kasık bölgelerinde ağrı vede idrar yolları sorunları gibi durumlarla kendisini gösterir. Bu yazımızda her kadının bilmesi gereken önemli bilgilere deyiniyoruz…

30 Yaşın altında bulunan kadınlarda görülen içerisine tamamen sıvı dolu olan kistlerin herhangi bir zararı olmaz ve iyi huylu olarak isimlendirilir. Bu kistler bazen kendiliğinden kaybolur, bazen  cerrahi operasyon ile çıkartılır.

Çevrede bulunan dokulara hiçbir şekilde zarar vermeyen iyi huylu tümörlerin haricinde olan tümörler habis ( kötü huylu ) olarak isimlendirilir. Belli bir zaman sonra hem yumurtaya hem de çevreye ciddi zararlara vererek yayılabilir.

Birkaç türü bulunan yumurtalık kanserinin en fazla görülen türü epitelyal over tümürüdür.

Yumurtalık kanserinin birçok türü vardır. Bunlara örnek vermek gerekirse ;

1- Karında basınç durumu

2- Sık sık idrara çıkma isteği

3- Karın içinde ağrı ve rahatsızlık problemi

4- Sürekli bir hazımsızlık, bulantı ve gaz şikayeti

5- Bağırsak düzeninin bozulması. Bununla beraber ishal yada kabızlık sorunları

6- İştah kaybı durumu

7- Nedeni belli olmayan kilo kaybı yada kilo almak

8- Bel civarında bir genişleme

9- Cinsel birlikteliğin ağrılı olması

10- Halsizlik durumu

Yumurtalık kanseri belirtileri birçok rahatsızlığın belirtisine benzer. Bazı bağırsak ve idrar yolları problemleriyle karıştırılabilir. Fakat bağırsak rahatsızlıklarında görülen şikayetler düzenli değildir.

Yumurtalık kanserinde şikayetler hep aynıdır ve belli bir süre sonra daha da kötüye gider. Bu yüzden karında sürekli bir şişkinlik, gaz problemi, basınç yada ağrı varsa en kısa sürede doktora başvurmak gerekir.


]]>

.

Devamı Oku ...

Kırıklarda ilk yardım nasıl yapılır?

Kemiklerimiz kırılmaya müsait bir yapıda olduklarından dolayı bir kazaya maruz kalındığında yada sert bir darbe aldığımız zaman kırılırlar. Kırık meydana gelen bölgede dokular zedelenebilir, damarlar zarar görebilir ve kişi dayanılmaz bir ağrı hisseder. Bu sorunun bir an evvel çaresine bakılmazsa, başka problemlerin görülmesine de neden olur.


Hızlı ve doğru bir şekilde hastaya uygulanan ilk müdahale ile sorunların üstesinden gelmek mümkündür. Kırıklarda önemli problemlerin önüne geçmek için nasıl bir ilk yardım uygulanması gerektiğini bu makalemizde anlatıyoruz. Böylece hem kendinize hem de çevrenizdeki herhangi birine nasıl davranmanız gerektiğini öğrenmiş olursunuz.

Kırık nasıl anlaşılır?

Kırık iki şekilde meydana gelir.
Açık kırık : Kırılmış olan kemik parçası eğer ki cildi delmiş ve dışarıya çıkmışsa, buna açık kırık denir. Bu kırık çeşidinde kemiği dışarıda gözle görebiliriz.
Kapalı kırık: Kırılmış olan kemik parçası cildi delmemiş ve dışarıya çıkmamış ise, buna da kapalı kırık denir. Kapalı kırıkta kemik içeridedir.
Kırıklarda ilk müdahale uygulamak için, öncelikle kişinin kemiğinin kırılıp kırılmadığını nasıl anlayacağımıza değinelim.
1. Eğer ki düşme yada darbe sırasında çıtırdı türünde bir ses meydana gelmiş ise,
2. Kişi o bölgeyi hareket ettiremiyor ise,
3. Kırıktan şüphelenen bölgede şişme yada şekil bozukluğu var ise ilk müdahale uygulanabilir. Aksi durumlarda hiçbir şekilde kişiye dokunmamak gerekir.



Kırklarda ilk yardım


Öncelikle bir yeri kırılan kişi sakileştirilmelidir. Çünkü telaşla istenmeyen sonuçlara neden olabilir.
Kesinlikle hareket etmemesi sağlanmalıdır.
Oturmasına yada kalmasına izin verilmemelidir. Aksi taktirde yan dokulara yada damarlar zarar görebilir.
Açık kırıklarda meydana gelen kanama durdurulmalıdır. O bölgeye temiz bir bez ile baskı uygulanmalıdır.
Açık kırıklarda dışarı çıkan kemik kesinlikle içeri sokulmamalı ve hiçbir şekilde o kemiğe müdahale edilmemelidir.
Eğer ki kırık boyun bölgesinde meydan agelmiş ise kesinlikle müdahale etmemeli ve sağlık ekiplerini beklemelisiniz. Çünkü bu bölgede meydana gelen kırıklar hayati tehlike taşır.
Boyun kırığı vakalarında yanlış taşıma ve yanlış hareket ettirme oldukça kötü durumlara yol açabilir. Boyun kırığı şüphesi varsa sağlık ekibi beklenmelidir.

.

Devamı Oku ...

Pelvis sarkması nedir?

Yaşın ilerlemesine bağlı olarak, herhangi bir hastalık, operasyon ya da doğum travmalarından ötürü pelvis kaslarının yırtılması, gevşemesi ve en sık rastlananı sarkması gibi sorunlar husule gelmektedir. Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Erdal Kaleli tıp dalında rektoselle adı verilen pelvis sarkmasının belirtilerini, nedenlerini ve tedavi yollarını açıklıyor.

Pelvis sarkması nedenleri

Kadınların günümüzde sık sık rastladığı bir sorun olan rektoselle çok fazla doğum yapmaktan, kadınlara uygulanan vakum forsepsten, normal doğumdan sonra sezaryene dönülmesinden, doku yetersizliklerinden, gevşeme bozukluklarından ve histerektomiden kaynaklanmaktadır.

Pelvis sarkması belirtileri

Pelvis sarkmasının belirtilerinden bahsedecek olursak, bunlar; vajinal kitle, geçmeyen bel ağrıları, kabızlık, gaz kaçırma, söz konusu bölgede ağrı, ıkınma ve cinsel birleşme sonrası ağrıdır.

Pelvis sarkması tedavisi

Pelvik geşemesi tanısı konulan kadınlara beslenmelerinden bir takım değişiklikler yapılması önerilmektedir. Özellikle pelvis sarkması kabızlık yaptığı için lifli gıdaların tüketilmesi önerilir. Kegel egzersizi de pelvis sarkması tedavisi için oldukça büyük öneme sahiptir. İlaç tedavisi, cerrahi operasyon ve pesser uygulaması (hazneye yerleştirilen plastik bir araç) tedavi seçenekleri arasındadır.


]]>

.

Devamı Oku ...

15 Ekim 2012 Pazartesi

Erken Boşalmayı Önleyen Hap Türkiye

erken boşalmaDört erkekten biri erken boşalıyor. Ve bu, Türkiye’deki oran. Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği’ne (ÇETAD) göre dünyadaki rakamlar da buna yakın. Hatta pek çok ülkenin belki de en adil paylaştıkları mesele bu.
Neyse ki 3 yıl önce bir çare bulundu ve erken boşalmayı önleyen hap önce Avrupa’da piyasaya sürüldü. Dapoksetin etken maddeli bu ilaç artık

.

Devamı Oku ...

Kolon Kanseri Nedir? Kolon Kanseri Nedenleri Ve Tedavileri

Kanser hastalıkları,  Maalesef ki hayatımızda her geçen gün biraz daha fazla adından söz ettirmeye vede yer tutmaya başlayan hastalıkların başında geliyor. Adından söz ettiren kanser türlerinden biri ise kolon kanseridir.  Kolan kanserinde özellikle erken teşhis edilmesi ve tedavisinin de erken teşhise bağlı olarak erken yapılması çok büyük bir hayati önem taşımaktadır. Bu yazımızda sizleri bilgilendirmek adına, Kolon kanserine deyiniyoruz…



Kolorektal kanserler, kadınlarda meme ve akciğer kanserlerinden sonra 3. sırada; erkeklerde ise prostat ve akciğer kanserinden sonra yine 3. sırada görülüyor. özellikle 50 yaşından sonra gelişme riski artan kolorektal kanserler, tüm kanserlerde olduğu gibi ne kadar erken teşhis edilirse tedavisi o kadar başarılı oluyor. Günümüzün gelişmiş cerrahi teknikleri ile erken evrelerde yakalanmış bir kolon kanseri yüzde 90 oranında başarı ile tedavi edilebiliyor.

Genel olarak kendini kanama veya bağırsak tıkanması ile gösteren kolon kanserleri bu belirtilere ilave olarak karın ağrıları ve/veya kilo kaybı, halsizlik, iştahsızlık, çabuk yorulma ishal veya kabızlık gibi sindirim sistemi sorunlarını da beraberinde getiriyor. Neolife Tıp Merkezi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hamdi Koçer ” Kolon kanserlerinin bir kısmı genetik özellik taşıyor. Ailesinde kolon kanseri veya kolon kanserine dönüşebilecek polipleri olan kişilere her yıl dışkıda gizli kan ve 3 yılda bir kolonoskopi tetkiki yaptırmalarını öneriyorum. Bu tetkiklerin sonuçlarına göre takip şeması kişiye özel değişkenlik gösteriyor ancak düzenli takipleri atlamamak gerekiyor. Ailesinde böyle bir riski olmayanların da, 50 yaşından sonra her yıl dışkıda gizli kan ve 5 yılda bir kolonoskopi yaptırmaları bu hastalığın erken tanı ve tedavisi için oldukça önemli.” diyor.

Risk gruplarına ve geniş kitlelere rahatça uygulanabilen dışkıda gizli kan bakılması kolon kanserinin en zahmetsizce taranmasına olanak sağlıyor. Dışkıda gizli kan sonuçları pozitif olan hastalar ise tanı değeri daha yüksek olan kolonoskopi yöntemine yönlendiriliyor. Eğer şüpheli bir durum söz konusuysa, kolonoskopi ile tümör direkt görülerek teşhis netleştiriliyor.

Beslenme şeklinizi değiştirerek kolon kanserinden korunun!

Kolon kanseri ile beslenme alışkanlıkları arasında bir ilişki vardır. Lifli gıdalardan zengin bir diyet kolon kanserine yakalanma riskinizi azaltabilir. Ayrıca yağ oranı düşük besinlerin tercih ederek; hayvansal yağ ve özellikle kırmızı et tüketiminizi sınırlandırarak da kolon kanseri riskini azaltabilirsiniz. Düzenli kontroller de kolon kanseri riskinizi azaltır. Kolon kanserlerinin bir kısmı önce polip veya polipler şeklinde başlar ve zaman içinde kansere dönüşür. Kolonoskopi sırasında bu neoplastik poliplerin görülmesi ve çıkartılması kişiyi kolon kanserinden korur.


]]>

.

Devamı Oku ...

Kalp Yetmezliği Kalp Yetmezliği Ve Tedavileri

Yaşamamız için, vücudumuz  gerekli oksijeni ve besini taşıyan kan, kalp sayesinde vücuda dağılır ve dokulara ulaşır. Bunu da bir pompa vazifesi görerek yapar. Kalp yetmezliğinde ise kalp çalışmaya devam eder, ama yeterli miktarda kanı dokulara ulaştıramaz. Kalp hastalığı ciddiye alınması gereken bir hastalıktır. Bu yazımızda kalp yetmezliği ile bilinmesi gereken önemli bilgileri aktarıyoruz…


Kalp Yetmezliği Nedir? Kalbin kan pompalama görevini, vücudun oksijen ve enerji ihtiyacını karşılayamayacak kadar kaybetmesi durumuna Kalp Yetmezliğidenir.

Kalp Yetmezliği Nedenleri: Kalp yetmezliğine neden olan başlıca unsurlar; Kalbi besleyen damarların kısmen ya da tamamen tıkanması, kalp kaslarının hasar görmesi, doğumsal kalp hastalıkları ve aşırı çalışma sonucu yetersizlik olarak sayılabilir. Ayrıca, böbrek hastalıkları, diyabet, yüksek tansiyon da Kalp Yezmezliğine neden olabilmektedir.

Kalp Yetmezliği Belirtileri: Hastada nefes darlığı, halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, boyun damarlarının belirginleşmesi, ayaklarda ve bacaklarda şişlik, öksürük, kalp atışlarında düzensizlik, konsantrasyon güçlüğü gibi belirtiler görülebilir. Belirtiler yavaş gelişebileceği için hastalığın fark edilmesi gecikebilir.

Kalp Yetmezliği Tedavisi: Tedavide amaç hastalığın ilerlemesini durdurmak, şikayetleri azaltarak hayat kalitesini arttırmak ve mümkünse hastalığı tamamen iyileştirmektir. Kalp Yetmezliği Tedavisinde kimi zaman hastalığa neden olan unsurlar tedavi edilince hastalık tamamen düzelebilir. Çoğu durumda ise uzun süreli tedavi gerekir. Hastalığın tedavisi için yaşam koşullarını değiştirme, ilaç tedavisi ve cerrahi yöntemler kullanılabilir.

Kalp Yetersizliği; Sağ Kalp, Sol Kalp ve her ikisinin birlikte yetersizliği olmak üzere 3 farklı şekilde görülebilir:

Sol Kalp Yetmezliği: Hastada nefes darlığı ve kuru öksürük vardır. Geceleri daha zor nefes alır. Çarpıntı, baygınlık ve terleme görülebilir. Buna kalp astımı adı verilir. Nedeni; aort veya mitral kapaklarının hastalanması veya koroner rahatsızlığıdır.

Sağ Kalp Yetmezliği: Hastanın ayakları ve ayak bilekleri şişer. Buralara, parmakla bastırılınca bir süre çukur kalır. El, ayak ve yüzde morarmalar; hazımsızlık ve iştahsızlık görülür. Nedeni, mitral kapağı hastalığı, müzmin bronşit veya doğuştan olan kalp hastalığıdır.

Konjestif Kalp Yetmezliği: Sağ ve sol kalp yetersizliği bir arada olduğu zaman görülür. Nedeni aort veya mitral kapaklarının hastalanması, müzmin bronşit veya akciğer hastalıkları, romatizma ve tiroid hastalıklarıdır.

Kalp Yetmezliğinden korunmak ve varsa şikayetleri azaltmak için aşağıdaki tavsiyelere uymak gerekir:

- Sigara ve alkolden uzak durulmalı,
- Tuz kullanımı azaltılmalı,
- Yeterli Uyku ihmal edilmemeli,
- Fazla kilolar verilmeli,
- Aşırıya kaçmamak kaydıyla düzenli spor yapılmalı,
- Fazla yorulmamaya ve yeterli dinlenmeye özen gösterilmeli,
- Sinir ve stresten uzak durulmalıdır.


]]>

.

Devamı Oku ...

Temel ilk yardım ilkeleri nelerdir?

Ansızın başa gelen olaylar karşısında hayati tehlike taşıyan bir insana el uzatmak, sağlık ekipleri gelene kadar ona yardım etmek ve durumunun daha da kötüleşmesini engellemek için her yetişkin bireyin ilk yardımın temel ilkelerini ve ilk yardım gereçlerini kullanmasını bilmelidir. Bu makalemizde sizlere bir nebzede olsa ilk yardım ilkeleri ve gereçleri hakkında bilgilenmenizi sağlayacağız, ancak buradaki bilgileri öğrenmek dışında özel bir eğitimden geçilmesi gerektiğini de unutmamalısınız.

Hayati tehlikeyi ortadan kaldırmak, hastanın durumunun daha da kötüleşmesini önlemek, hastanın bir an evvel iyileşmesini sağlamak gibi temel amaçları bulunan ilk yardım çoğu kez acil tedavi ile karıştırılmaktadır. Ancak acil tedavi tıbbi cihazlar ve ilaçlar kullanılarak yapılan; ilk yardım tıbbi aletler ve ilaçlar olmadan yapılan tedavidir.

İlk yardım ilkeleri nelerdir?


Panik olmayın. Bilmediğiniz bir konuda hastaya ya da yaralıya hiçbir şekilde müdahalede bulunmayın.
Gerektiği durumlarda ambulans, doktor, itfaiye ve polis çağırın.
Hasta ya da yaralının etrafında kalabalığın toplanmasını engeleyin.
Hastayı ya da yaralıyı sırt üstü yatırın
Kanaması varsa durdurun.
Gerekiyorsa yapay solunum yapın.
Gerekiyorsa kalp masajı yapın.
Hasta şokta ise, bayılmış ise sırt üstü yatırın, bacaklarını kalp düzeyinin üstüne yükseltin ve hastanın üstünü örtün.
Bilinci kapalı olan ve komadaki hastalara ağızdan hiç bir şey vermeyin.
Kalp krizi geçirmekte olan hastayı sakin bir biçimde sırt üstü yatırın, ambulans veya doktor çağırın.
Kırık olan kol veya bacağı sabit tutun.
Yanık yeri temiz bir mendille yada gazlı bezle örtün.
Zehirli gazların solunmasıyla oluşan zehirlenmelerde hastayı derhal temiz havaya taşıyın, gerekirse yapay solunum ve kalp masajı yapın. Hastayı kesinlikle yürütmeyin.
Göz yaralanmalarına dokunmayın. Yaralıyı hemen bir hastaneye götürün.
Ağız yoluyla olan zehirlenmelerde eğer hastanın bilinci yerinde ise, zehirlenen kişiye su yada süt içirerek midedeki zehiri sulandırın, daha sonrada hastayı kusturun. Daha sonra hastaneye baş vurun.


İlk Yardım Gereçleri


Hastane, doktor, eczane, itfaiye ve polisin telefon numaraları.
Tentürdiyot
Alkol
Pamuk
Gazlı Bez
Makas
Çengelli iğne
Yara bandı ve bistüri
Kauçuk boru
Ağrı kesici ilaç
Üniversal antidot( bütün zehirlenmelerde kullanılır).
Oksijenli su
Tahta çubuklar ( kırılmalar için)

.

Devamı Oku ...

Pansuman nasıl yapılır?

Zaman zaman hepimizin başına mütenevvi kazalar gelmekte ve bu kazalardan ciddi ya da hafif yaralar almaktayız. Yaraları temizlemek, enfeksiyon kapmasını önlemek ve daha çabuk iyileşmesini sağlamak için ise ilk yardım çantamızda pansuman araçları bulunmalı ve ihtiyaç duyulduğunda yaralara pansuman yapılmalıdır. Ancak pansuman yapmanında belli bir kuralları vardır. Pansuman yaparken nelere dikkat edilmeli ve pansuman nasıl yapılmalı, işte cevabı…


Pansuman nasıl yapılır?

Pansuman öncesi pansumanı yapacak olan kişi muhakkak ellerini sabunlu bol su ile yıkamalı ve ellerinin hijyeninden şüphe etmemelidir. Ardından yaralı bölgenin iyice temizlenmesi için oksijenli su kullanılmalıdır. Gazlı bez yardımı ile yarayı temizlemek daha etkili olacaktır. Eğer gazlı bez yoksa temiz bir bezde kullanılabilir.

Yara üzerinde bulunan kanın veya kan pıhtılarının temizlenmiş olmasından emin olun. Enfeksiyona yol açacak olan yara üzerindeki mikropların yok edilmesinin ardından pansumana başlanılmalıdır. Yara üzerine tentürdiyot sürülerek üzeri gazlı bezle kapatılmalıdır. Açık olan yaralarda yaş pansuman uygulanmamalıdır.

Dikkat! Pansuman yaparken yara el ile ellenmemelidir. Yara içeriden dışarı dorğu temizlenmelidir. Göze yakın olan yaralarda alkol kullanılmamalıdır. Sağlıklı günler…


.

Devamı Oku ...

Kadınlar Neden Sık Sık Hastalanırlar? Kadın Sağlığı

Kadın sağlığı günümüzdeki en önemli sağlık sorunlarının başlarına gelmekte ve de erkeklere oranla kadınlar dahada  çok hastalanmaktadır. Karşı cinse oranla kadınlarda vücut dirençlerinin virüslerle mücadelesinde bir hayli zorlandığı uzman hakimler tarafından tespit edilmiştir. Bunların başında enfeksiyon kapan hastalar doktorlarına başvurmadan toplumumuzdan gelen kültüre ve geleneğin etkisinde kalarak, halk arasında koca karı ilaçları olarak tabir edilen gıdalara ve baharatlara yönelmektedir.



Uzmanların ve doktorun görüşleri hastalanıldığı zaman bu tür karışımlar yerine, bir hekime başvurmalarını şiddetle önermektedir. Bu karışımlar farklı hastalıklardada tekrar tekrar kullanıldığından bünyede olumsuz etkiler yaratacağı gibi vücut direncinide kırmaktadır. Bağışıklık sistemlerimizdeki sorunların geneline bakıldığında, alınan hapların yan etkileri, içtiğimiz şurupların ve yediğimiz iğnelerle birlikte bağışıklık sisteminin direnci tamamen minimum düzeye çekilerek vücut tamamen savunmasız kalmaktadır. İnsan vücudu kendi refleks sistemimiz dışında, birde bünyemizde bulunan savunma sistemi vardır ve bu savunma sistemi dış savunma sisteminden daha önemli rol oynuyor.

Hastalıklar sadece bendensel olmak zorunda değillerdir. Kadınların vazgeçmediği huylar ileride çok ciddi hastalıklara dönüşebilmektedir. Bu nedenle psikolojimizin ve ruhsal dengemizin yerinde olması gerekmektedir. Kadınlarda belirgin hastalıklar az çok bilinsede siz siz olun sağlığınızı ikinci bir plana atmayın. Hastalık riskini azaltmak içinde bol meyve sebze tüketin. Kadınlarda doğum öncesi  yaşanan aşermelerdede meyve sebze aile bireyleri için kurtarıyıcı olmuştur..


]]>

.

Devamı Oku ...

14 Ekim 2012 Pazar

Gözler için Kozmetik Cerrahi

Göz EstetiğiGenellikle gözlerin telaşlı yaşam yükünü zorunda. ve onlar size çanta ve ayrıca fazladan deri kaldırmak için yardımcı olacak bir Eyelift veya Blefaroplasti gerekebilir.

Şimdi hastalar tekniğin bilinen durumuna hiç ilmek lazer transkonjonktival blefaroplasti vermek mümkündür. Karbon di oksit işlemi gerçekleştirmek için kullanılan ve çanta ve aynı zamanda yenilenmiş ve doğal bir görünüm verir şişlik kaldırmak için özel bir teknik yoktur. Yağ alt göz kapağı kaldırılır ve bu kapak arkasından gelen lazer yardımıyla yapılabilir.

.

Devamı Oku ...

Hamileler İçin Sağlık İpuçları

hamile sağlıkHamile kadınlar özellikle sağlık sigortası ve diyet ihtiyaçları vardır. Onlar kendi 2 kişilik, ama onların karnında büyüyen olduğunu yenidoğan için yiyorsanız. Onlar sağlıklı bir diyet yemek muhafaza ediyoruz emin olmak istiyorum diye. Bu tükettikleri şeyler bakmak için hamile kadınlar için gereklidir. Örneğin, doktorlar hamilelik boyunca alkollü içecekler sıkı kaçınma öneriyoruz.

Aynı zamanda folat takviyesi dikkate almak önerilir. Folat çok örnekte B vitaminleri, kalsiyum gibi mineraller, vb diğer önemli besin gibi, prenatal vitamin yapmak hemen hemen her üst kalitede kurulmuştur
Hamile olmanın bazı belirtileri geçiyor, hamile kalmaya çalışıyorsanız, ya da aslında hamile ediyorsanız, bir diyet tüketmek gerekir. Birkaç hafta geçmesi nedeniyle vücutta birçok değişiklik yaşıyoruz. Gevşeme sürü almak için emin olun. Yorgunluk hamile kadınlar için çok yaygın bir sorundur. Oluşumu bir insan varlığı üretmek için çalışma yapmayı gerektiren birçok ile ilgileniyor. Tamamen şaşırtıcı bir şey yok. Ve ayrıca hiçbir Açıkçası yapmanız gereken, bir dinlenme hak. Yani, birçok mola almak daha düşük oturup, size mümkün olsanız bile her gün dinlenmek.

Siz ve bebeğiniz hem hamileliği aşamaları boyunca daha fazla kalori gerektirir. Bazı doktorlar her gün boyunca 300 ek kalori tüketmek gerekir tahmin ediyoruz. Sadece ek kalori sağlıklı yemekler değil, sağlıksız gıdalar kaynaklanan emin olun. Bu ilave beslenmeye gerek beri bazı doğum öncesi vitaminlerini almaya ancak eğer bu dürtüler azaltılabilir olabilir, çağrısı sahip olmak tamamen normaldir. Sen vücut çocuğunuzun büyüme yardımcı olmak için, ilave beslenme ihtiyaçları ve istiyor, bu yüzden yoğurt, meyve, kepekli çörek, sebze, vb örneğin sağlık yemek yiyin.

Sigara kaçının ve bunları duman olanlardan. İkinci el duman iyi bir fikir değil yanı sıra gelişmekte olan bebek için olabilir. Ayrıca her türlü kimyasallardan uzak durun. Kullanmaktan kaçının, belki nefes veya herhangi bir taze boya civarında olması, sert bileşikleri, böcek ağız spreyleri ve pestisit spreyler, ot cinayetler, ya da örneğin bireyler için herhangi bir ciddi kimyasal temizlik.

Her gün bazı hafif egzersiz edinin. Yürüyüşe çıkarak egzersiz büyük bir türüdür. Bu da kan akan almak ve vücudun içindeki oksijen seviyesi artacaktır. Herhangi bir mekik veya egzersizi veya mide egzersizleri kaçının. Ve herhangi bir ağır kaldırma yapmak sakınmak.
Düzenli hemşire veya doktor ile konuşun. Hamile kadınlar yaşamlarının zaman benzersiz bir miktarı ile ilgileniyor ve kendinizi özel iyi özeni özel ihtiyaçları, özel yemek rutin, özel vitaminler, vb ettik böylece sağlıklı bir birlikte sağlıklı bir hamilelik olacak bebeğim.

.

Devamı Oku ...

Bebek Sahibi Olmak için Öneriler

bebek sahibi olmakBebek sahibi olamamak ailelerin çağımızdaki en önemli sorunlarından biridir. Bunun için üreme sağlığında ciddi bir sorun olması da şart değil. Yanlış bir yaşam tarzı, yanlış beslenme ve stresli bir hayat da hormonları "altüst" ettiğinden anne ve baba olma şansı zorlaşabiliyor.Eğer bebek sahibi olmak istiyorsanız hayatınızda bir çok noktaya dikkat etmeniz gerekiyor. Kadın Hastalıkları

.

Devamı Oku ...

Kalp çarpıntısı nasıl geçer?

Kalbin normalden farklı olarak hızlı ve sert vuruşlar halinde çalışması endişe verici bir durum olmakta ve bu sorun kalp çarpıntısı olarak ifade edilmektedir. Peki kalp çarpıntısı nasıl tedavi edilir, kalp çarpıntısını geçirmek için ne yapmamız gerekir, kalbimiz yeniden normal atışına nasıl ve ne zaman döner öğrenmek ister misiniz? O halde kalp çarpıntısı tedavisi hakkında bilgi veren bu makalemizi sonuna kadar okumalısınız.



Hiçbir canlı sağlıklı olan kalbinin atışını hissetmez. Ancak bir takım sebeplerden ötürü kalp atışlarındaki bozukluk ciddi anlamda hissedildiğinden kalbimizde bir sorun olduğunu düşünmeliyiz. Bu gibi durumlarda hekime başvurmalı ve sorunun neden kaynaklandığını öğrenmeliyiz.

Kalp çarpıntısına neden olan sorunun teşhis edilmesi ile tedavi edilmesi gerekir. Bunun için uzman hekim kalp çarpıntısının altında yatan sebebi ortadan kaldıracak tedaviyi önerir ve hastalarda bu tedavinin yanı sıra doğal tedavi yöntemleri ile kalp çarpıntısını kontrol altına alma konusunda bilgilendirilir.

Kalp çarpıntısı fiziksel aktivitenin yüksek olduğu dönemlerde hissedilmiyorsa yani vücut dinlenme esnasındayken kalp çarpıntısı varsa bu sorun ektopik kalp atışından kaynaklanıyor demektir. Baş dönmesi, baygınlık hissi, görmede bozukluk, mide bulantısı, nefes darlığı veya zihin bulanıklığı ile birlikte ortaya çıkan kalp çarpıntılarında hekime danışmayı ihmal etmeyin. İlaç kullanımı, egzersiz ve beslenme düzeninde yapılan bir takım değişikliklerle kalp çarpıntısı tedavi edilir.


]]>

.

Devamı Oku ...

Aspirin kavrama yeteneğini koruyor

Her gün alınacak bir aspirinin, kardiyovasküler hastalık riski yüksek olan yaşlı kadınların kavrama yeteneğinde değişim yaşanma olasılığını azalttığını açıklandı.
ANKARA
"BMJ Open" dergisinde yayınlanan araştırma raporunda, yaşları 70 ile 92 arasında değişen risk grubundaki yaklaşık 500 kadının durumlarının 5 yıl boyunca incelendiği, araştırmanın başında ve sonunda gerçekleştirilen 2 testle, kadınların zihin kapasitelerinin ölçüldüğü belirtildi.İsviç'te yapılan bir araştırmanın test sonuçları üzerine değerlendirmelerde bulunan Dr. Silke Kern, bu süre boyunca aspirin kullanan kadınların, kullanmayanlara oranla zihin kapasitelerinin daha iyi çıktığını saptadıklarını söyledi.Kalp hastalığı yüksek kadınları her gün aspirinle tedavi etmenin kolay olmadığına değinen Kern, kadınların entelektüel seviyesine göre çevreye uyumunu ölçen mini zihinsel durum testine (MMSE) tabi tutulduğunu kaydetti. Test sonuçlarına göre, aspirinin, kalp krizi veya inme riski yüksek olan kadınlarda kavrama yeteneğinde değişim yaşanma olasılığını düşürdüğünü ifade eden Kern, bunama oranlarının da bir nöropsikiyatrist tarafından kontrol edilmesine rağmen herhangi bir değişim yaşanmadığını bildirdi.

.

Devamı Oku ...

Kadınlarda Genital Bölgede Oluşan Koku Ve Nedenleri

Vajinadan gelen akıntılardan dolayı vajinada oluşan kokular insanı rahatsız edebilir.Kendimizin koktuğu hissederek topluma girdiğimizde oldukça rahatsızlık duyarız.Akıntıların menopozlu kadınlar olması veya genç kızlarda olmasında fark olmaksızın hepsinde görülür.Vajinanın  akıntısından oluşana fizyolojik akıntı diye adlandırılıyor.


Rahim ağzı salgılarıyla beraber kendini daima yenileyen vajina dokusundaki artıkların atılmasına akıntı gerçekleşiyor.Aslında fizyolojik akıntının çok fazla kokusu yoktur.Ayrıca vücut için oldukça önemli bir işleve sahiptir.Herhangi bir enfeksiyon çeşidine bağlı olarak koku oluşuyorsa buna da fizyolojik olmayan akıntı deniliyor. Fizyolojik olmayan akıntılar rahmin ağzındaki enfeksiyöz nedenlerden dolayı meydana gelen akıntılardandır.Bu tür akıntılara vajinit yada servisit olarak adlandırılır.Her ikisinde ayrı ayrı miktarlarda kokular oluşur.
Vajinanın mantar hastalıkları,bakteriyel vaginosis, genital kansere bağlı akıntı,vajinadaki yabancı cisimlerinden dolayı oluşan akıntı,trikomanas vajiniti gibi sebeplerden kokular vajinaya aittir.Rahim ağzı kanseri,rahim ağzı yaraları,spiralin ipine bağlı akıntı, herpes gibi virüslerin yaptığı akıntı,gonore gibi cinsel ilişki geçen hastalıklardan kaynaklı akıntılardan oluşan kokularda rahim ağzından kaynaklı sebeplerdir.
Normal olmayan akıntıyla beraber koku,kaşıntı,yanma gibi şikayetlerimiz varsa hemen bir jinekologa gitmemiz gerekiyor.Jinekolog gerektiğinden bölgeden doku alınarak mikroskopla incelenir.Doktor genital bölgedeki kokuya sebep olan mikroorganizmalar vajinaldan alınan kültür dışında smear testi sayesinde tanı konulur.


]]>

.

Devamı Oku ...

Regl dönemi beslenme önerileri

Taylan Kümeli’nin adet döneminde beslenme önerilerine bu sayfamızda yer vererek bizi ziyaret eden bayanların bilgilenmesini ve bu önerilerden faydalanmasını sağlıyoruz. Ünlülerin diyetisyeni olarak tanıdığımız Taylan Kümeli, kadınların regl döneminde beslenmelerini ele alarak bunun en doğru şekilde nasıl yapılacağını, nelere dikkat edilmesini ve hangi yiyeceklerin adetin sebep olduğu sıkıntıları azaltacağını şöyle açıkladı:

Regl döneminde dengeli ve yeterli beslenmenin oldukça önemli olduğunu söyleyen Taylan Kümeli, bu dönemde kuru yemişlere ağırlık verilmesini önermektedir. Kuru yemişler ihtiva ettiği biyoaktif bileşenler, alfa-tokoferol, E vitamini gibi antioksidanlar ile protein, posa, bakır, folat, selenyum, magnezyum, çinko, demir, niasin, folat,  B grubu vitaminleri, fitokimyasallar ve uygun yağ asitleri ile gerçekten bu dönemde çok önemli yiyeceklerdendir.

Regl döneminde çoğu kadının kan şekeri düşmektedir. Kan şekerini dengede tutabilmek için baklagiller, kepekli ürünler, bulgur vb. gıdalara ağırlık verilmelidir. Taylan Kümeli brokoli, kabak, et, süt, balık, yumurta, kuru baklagiller, tam tahıllar, çikolata ve bademi öncelikli tutmaktadır.

Tuz alımına da çok dikkat edilmelidir. Vücutta ödem varsa tuzdan uzak durulmalıdır. Ayrıca adet döneminde kabızlığı önleyen ve tokluk hissi veren posalı gıdalara da ağırlık verilmelidir.

Regl döneminde kadınların az ve sık yemelerini öneren Taylan Kümeli, çay, kahve ve alkol alımının sınırlandırılmasını, stresten uzak durulmasını, imkan varsa yoga yapılmasını önermektedir.

.

Devamı Oku ...

Kadınlarda Meme Kanseri Ve Meme Kanserinden Korunmanın Yolları

Bunca güna kadar yoğun ve çok sayıdaki çalışmalara rağmen, bütün öteki kanserler de olduğu gibi meme kanserinin de kesin nedeni belli olmamıştır. Ama yine de sürdürülen çalışmalar, meme kanseriy ile  ilgili bulunan pek çok etkeni ortaya çıkarmıştır. Bu etkenlerin hiçbiri tek başına meme kanserini açıklayacak yeterlilik de  değildir. Kanserle ilişkisi olduğu düşünülen ve hepsinde olmamakla birlikte önemli sayıdaki kanser olayları  ile  ilişkili olduğu ortaya konan bu etkenlerin bazıları sayılmalara, bazıları ise deneysel çalışmalara dayanarak  bulunmuştur. Meme kanseri ile ilgisi olduğu düşünülen bazı önemli makaleleri sizlerin bilgi edinmesi amacı ile sizlere sunuyoruz…


1) Cinsiyet: Cinsiyet çok önemli bir etkendir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, 100 kadın meme kanserine karşılık, yalnız bir erkek meme kanseri görülür.

2) Yaş: Ergenlikten önce hiç rastlanmaz. Yirmi yaşından önce çok az görülür. 45-55 yaşlarında çok yüksek bir sıklığa erişir. 55 yaşından sonra dajıa da sık rastlanan bir durum olur. 45-55 yaşlarında 100.000′de 155′e yükselir.. 80-85 yaşlarında ise her 100.000 kadının 310′unda meme kanseri görülür.

3) Kalıtım: Meme kanserinin kalıtıma olan ilgisi henüz kesinlikle ortaya konmuş değildir. Annesinde meme kanseri olan bir kadının bu hastalığa yakalanma olasılığı genel ortalamadan yalnızca 2-3 kat çoktur. Buradan da anlaşılacağı gibi annesinde meme kanseri bulunan bir kadının yaşamında kesinlikle bu hastalığa yakalanacağına ilişkin bir kural yoktur. Yalnızca yakalanma olasılığı daha artmaktadır. Ailesinde meme kanseri bulunan bir kadm, eğer meme kanserine yakalanacaksa kanserin ortaya çıkma yaşı biraz daha erken ve olayın iki- yönlü olma olasılığı genellikle yüksek olmaktadır.

4) Hormonlar: Bazı hormonların ve özellikle de “östrojen” hormonunun meme kanseri üzerindeki etkisi çok tartışılmıştır. Östrojenin kansere neden olduğu söylenemez. Ancak zaten varolan bir meme kanseri, östrojen etkisiyle çok hızlanmaktadır. Farelere yüksek dozda östrojen verildiğinde bir süre sonra meme kanseri geliştiği görülmüştür. Bu nedenle bilgisizce yüksek dozda ve uzun süre östrojen kullanımının insanları da etkilediği düşünülmektedir. Bu düşünceleri doğrulayan olaylar görülmektedir.

5) Doğum kontrol hapları: Doğum kontrol haplarının meme kanseri olasılığını artırmadığı ortaya çıkmıştır.

6} Doğum: 18 yaşından önce doğum yapmış ve emzirmiş kadınlarda meme kanseri görülme olasılığı, genel sayıya göre % 70 azalmaktadır. İlk kez 30 yaşından sonra gebe kalan ve emziren kadınlardaiseolasıhk yükselmektedir. İlk doğumdan sonraki gebeliklerin kanser olasılıkları üzerine bir etkisi bulunmadığı gibi, yaşamın herhangi bir döneminde geçirilmiş bir düşüğün de olasılık üzerine etkisi yoktur. Meme kanseri gebe kalmış ve emzirmiş olanlarda, gebe kalmamış ve emzirmemiş olanlara oranla daha az görülmektedir.

7} Virüs etkeni – Süt etkeni: Fareler üzerinde yapılan bir dizi çalışma sonucunda bazı anne farelerin kendi sütleri yoluyla yavrularına bir “virüs etkeni” geçirdikleri görülmüştür. Bu anne fareden süt emen yavrularda, virüs etkenine bağlı olduğu düşünülen, yüksek oranda meme kanseri ortaya çıkmıştır.

Ailesinde meme kanseri olan kadınların sütünde sözü edilen bu virüs etkeni aranmış ve bu kadınların % 60′mda farelerde belirlenen virüs etkenine biçim olarak benzeyen birtakım oluşumlar görülmüştür. Ailelerinde meme kanseri bulunmayan kadınların ise yalnızca % 5′inin sütünde bu etkene rastlanmıştır. Günümüzde bu konu üzerindeki çalışmalar henüz kesin bir sonuca ulaşmamıştır, insanlarda meme kanserinin anne sütüyle taşındığına ilişkin bir kanıt henüz bulunmamıştır. Bu konuda birtakım gerçek olmayan düşünceler ileri sürmek için zaman henüz çok erkendir.

8 ) Yerel etkenler: Değişik ülkelerde ve toplumlarda meme kanserinin görülme sıklığı ayrılıklar göstermektedir. Bu ayrımı yaratan nedenlerden birinin de yerel etkenler olduğu düşünülmektedir. Bu düşünceyi destekleyen ilginç bir kanıt bulunmuştur. Japonya’da yaşayan Japon kadınlarından meme kanserine batılı kadınlara göre çok daha düşük oranda rastlandığı görülmüştür. Ancak, örneğin Amerika Birleşik Devletleri’ride yaşayan Japon kadınlarında ise meme kanserini Japonya’daki soydaşları gibi düşük oranda olmadığı görülmüştür. Bu buluş kanserin yerel etkenlerden de etkileneceği görüşünü desteklemektedir. Buraya kadar yazdıklarımızdan da anlaşılacağı gibi “meme kanserinin nedeni sorunu” henüz çözümlenmiş değildir.

.

Devamı Oku ...

Stresin Kalbe Olumsuz Etkileri

Bilimsel  olarak kanıtlamıştır,  stresin en çok zarar verdiği organlardır,  kalp, beyin ve mide. Kişideki Stres anında insan vücudunda, kortizon ve adrenalin gibi stres hormonları olarakta tabir edilen hormonları salgılamaktatır. Bu hormonların salgılanması durumlarında, damarlar ve kaslar normal işleyişlerinin dışında çalışmaya başlarlar ve kasların kasılması, damarlarda büzülme gibi vücudun sağlıklı olarak çalışmasına engel olan durumlar ortaya çıkartır…


Kan basıncının yükselmesine, kalp çarpıntılarına ve kalbin daha hızlı atmasına sebep olur.
Stres doğanın gereğidir. Ve insan vucüdu normal şartlarda bu durum ile mücadele edebilir. Fakat sürekli ve kronik diye tabir ettiğimiz stres, insan vücudunu sürekli olarak yukarıda saydığımız şartlarda yaşamaya zorlar. Kan basıncı yüksek, kaslar kasılmış ve damarlarda aşırı yüklenme şeklinde yaşamaya devam eden vücud, zamanla o vücuda kan pompalayan kalbin işleyişine de zarar verir. Ve kalp rahatsızlıkları bu sürekli ve yoğun stres altında yaşamanın sonuçlarıdır.

Anjiyo, damar sorunları, kalp kapakçıkları, kalp ameliyatı veya stend takılması gibi kalp rahatsızlıklarının kaynağında stres yatmaktadır.
Stres, kişiyi sigara içmek ve alkol almak gibi kötü alışkanlıklara da sevkettiğinden dolaylı olarak da zararları bulunmaktadır.

Özellikle yoğun stres altında yaşayan ve çalışan kişilerin bu organlarından şikâyetleri olmasa bile dönem dönem kontrol ettirmelerinde fayda bulunmaktadır.

Bu tür durumlarda, spor ve bedensel egzersizlere yönelmek, hobiler edinmek ve stres yaratan durumları hayatınızdan çıkarmak, uzun ve sağlıklı bir yaşam sürebilmeniz için elzemdir.

.

Devamı Oku ...

Yasmin doğum kontrol hapı nasıl kullanılır?

Tüm dünyada aile planlamasına mümkün mertebe önem verilmekte ve istenmeyen gebeliklerin oluşmasını önlemek için çeşitli korunma yöntemleri sunulmaktadır. Yasmin doğum kontrol hapı da tüm dünyada kendini kanıtlamış güvenli korunma yöntemlerden biri olmakta ve sağlıklı ilişki sürdürülmesine yardımcı olmaktadır. Yasmin doğum kontrol hapının doğru kullanımını sağlamak için hazırlamış olduğumuz makaleye göz gezdirin.







Yasmin doğum kontrol hapı nasıl kullanılır?


Hamile kalmayı önleyen yasmin doğum kontrol hapının hekiminizin size önermiş olduğu şekilde kullanılması en doğru kullanım yöntemidir. Gerekli kullanım dozu ve süresi doktorunuz tarafından en uygun şekilde verilmiş olacağı için kesinlikle hekime danışmadan yasmin kontrol hapını kullanmaya kalkmayın.

Eczaneden satın alabileceğiniz yasmin doğum kontrol hapı, ilaç paketinin üzerinde yazan şekilde kullanılmalıdır. Ekseri her gün kullanılan yasmin doğum kontrol hapı aynı saatte bir miktar su ile içilmektedir. 21 gün boyunca 1′er adet olmak üzere yasmin doğum kontrol hapı alınır.

Yasmin doğum kontrol hapına başlamak için en uygun zaman adet gününüzün ilk günüdür. Eğer daha önceden kullanmış olduğunuz bir doğum kontrol ilacı yoksa Yasmin doğum kontrol hapı adetin 1. günü en geç te 5. günü alınmaya başlanmalıdır.

.

Devamı Oku ...

Ayak bileği şişmesine ne iyi gelir?

Vücudun tüm ağırlığını taşıyan sessiz hizmetkarlarımız olan ayaklarımız aslında en çok bakımı hak eden uzvumuzdur. Gün içerisinde saatlerce ayakta durmamız gereken bir işe sahipsek yada tam aksi hiç kalkmıyorsak kan akışımız sağlıklı olmayacağı için ayak bileklerimizde şişlikler oluşabilir. Sizlere ayak bileklerimizdeki şişlikleri nasıl giderebileceğimiz konusunda önerilerle geldik.


Ayak bileği şişme nedenleri oldukça fazladır. Birtakım sorunlardan dolayı meydana gelen ayak şişlikleri daha çok travma sonrası oluştukları için ağrı ile birlikte orta çıkmaktadır. Travma sonucu ortaya çıkan şişliklerin yanı sıra; gut hastalığı, eklem romatizması, enfeksiyon hastalıkları, damar tıkanıkları ve periferik ödem gibi sebeplerden de ayak şişlikleri meydana gelmektedir.



Ayak bileği şişmesine ne iyi gelir?


Ayak bileği şişmesini tedavi etmek için en etkili yöntemlerden bir tanesi bitkisel kürlerdir. Evinizde kendi kendinizi tedavi etmek istiyorsanız işte uygulamanız gereken kür tarifi;

Yaklaşık iki litre su kaynatın. Kaynayan suya bir tutam pelin otu ekleyin. 15 dakika demlemeye bırakın ve süzün. Daha sonra bir leğen alın ve bu leğene hazırladığınız karışımı dökün. Ardından da ayaklarınızı bu suyun içinde bekletin. Süzerken ayırmış olduğunuz pelin otunu da daha sonra ayaklarınıza sarın.

Ayak bileği şişkinliğine iyi gelecek bir başka tarif ise şöyle;

Bir avuç dolusu mürver yaprağı ufalayın. Ufaladığınız mürver yaprağını 2 litre suya ekleyin. Suyun içine bir tatlı kaşığı da tuz ekleyin. Daha sonra ateşe koyarak 10 dakika kaynatın ve süzün. Ayaklarınızı bu suyun içinde bekletin. Geçmiş olsun…


]]>

.

Devamı Oku ...

Kalp hastalıkları ve nedenleri

Akciğerlerin üzerinde ve göğüs kafesinin içinde bulunan, yaşamımız için en önemli uzuvlarımızdan olan kalp, ne yazık ki bir takım sebeplerden olumsuz etkilenmekte ve buna bağlı olarak ya işlevini yitirmekte ya da işlevini gerçekleştirmekte bir hayli zorlanmaktadır. Kalbin düzgün çalışmaması ise insan vücudunda önemli sorunlara yol açmakta ve hayati risk taşımaktadır. Sizlere bu makalemizde kalp hastalıkları ve kalp hastalıklarının nedenlerinden bahsetmek istiyoruz. Buyurun makalemizi sonuna kadar okuyun ve kalp hastalıklarının sebepleri nelerdir öğrenin.



Kalp hastalıkları sayılamayacak kadar çok olduğundan sizlere bu makalemizde en sık karşılaşılan kalp hastalıklarının nedenlerinden bahsetmek istedik. Kalp krizi, damar sertliği, kapaklarındaki hastalıklar, kalbin yapısından kaynaklanan anormallikler, kalbe kan akışını sağlayan damarlardaki rahatsızlıklar, kalpteki ritim bozuklukları, kalp yetmezliği ve göğüs anjini hastalıkları ve bu hastalıkların neden kaynaklandığın öğrenmek için okumaya devam etmelisiniz.

Damar sertliği: Bu rahatsızlık yağların artması sonucu damar yapısının bozulmasından kaynaklanan, kalp hastalıkları arasında en sık karşılaşılan ve en tehlikeli olanlarındandır. Protein ve kolesterolden dolayı biriken yağların aşırı dereceye ulaşması kalp damarlarını tıkayıp daraltmaktadır.

Kalp krizi: Kan ve yağ birikmesinden kaynaklanan bu sorun ise koroner damarların tıkanması ve yeterli kan akışının sağlanamaması sonucunda kalp kaslarının oksijensiz kalmasından husule gelmektedir.

Kalp yetmezliği: Kalbin en mühim görevlerinden olan kan pompalama işlemini yerine getirmemesi sonucu kalp basıncının artması, virüs enfeksiyonlarının kalp kasında zayıflamaya yol açması neticesinde husule gelmektedir.

Göğüs anjini: Damarlarda husule gelen tıkanmalardan dolayı kalbin kan ihtiyacının karşılanmamasından oluşur.


]]>

.

Devamı Oku ...

Kan Kanseri Hastalığı Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Tıp o kadar ilerledi ki; eskiden ölüm sebebi olan birçok hastalık, günümüzde tek bir iğneyle önlenebiliyor ya da tedavi edilebiliyor durumda. Fakat üzerinde halen durmaksızın çalışmalar yapılan bazı  kanserlere, hala bir çözüm bulunamadı. Tükettiğimiz besinlerden tutun da soluduğumuz havaya kadar, kendisine etki eden kanserin çeşitlerinden biri de kan kanseridir. Bu yazımızda Kan Kanseri ile bilinmesi gereken önemli makaleleri veriyoruz…



Kan Kanseri (Lösemi): Lökositlerin sayısında bilinmeyen nedenlerle oluşan Anormal artış, kan kanseri genel adı altında toplanan hastalıklara yol açar. Bu hastalıklar, hastanın yıllarca yaşamını sürdürebildiği, süregen lenfosit kökenli kan kanserinden, birkaç ay içinde ölümle sonuçlanan yıkıcı ivegen lösemiye kadar uzanır.
Kan tahlilleri (kan sayımı, sedimantasyon, kan oluşun tetleri); kemik iliği biyopsisi yorgunluk; solgunluk; lenf bezleri, karaciğer ve dalak büyümesi; sindirim sistemiyle ilgili bozukluklar; iştahsızlık ve zayıflama; kanamalar akut olgularda aralıklı ya da bacaklı çok yüksek ateş; kronik olgularda inatçı ve düzensiz hafif ateş
Tanı:
Lenfoblastlara benzeyen olgunlaşmamış beyaz kan hücrelerinin sayısındaki artışla birlikte ilerleyen, kötü huylu bir hastalıktır.
ALL çocukluk dönemi lösemilerinin % 80′inden sorumludur. 3-7 yaşları arasında sıktır. Erişkinlerde de görülebilir ve tüm erişkin lösemilerinin % 20′sini oluşturur.
Akut lösemilerde kötü huylu hücrelerde olgunlaşma ve farklılaşma fonksiyonu kaybolmuştur. Bu hücreler hızla çoğalıp normal hücrelerin yerini alırlar. Habis hücreler normal kemik iliği elemanlarının yerini aldıkça kemik iliği yetmezliği gelişir. Normal kan hücrelerinin sayısında azalma olduğu için kişide kanama ve enfeksiyon şikayetleri başlar.
Çoğu vakada görünür bir sebep yoktur. Bununla birlikte radyasyon, benzen gibi bazı toksinler ve bazı Kemoterapi ajanları lösemi oluşumuna katkıda bulunur. Kromozomlardaki anormallikler akut lösemi gelişiminde rol oynayabilir. Risk faktörleri içinde Down Sendromu, lösemili kardeş, radyasyona maruz kalma, kimyasal Maddeler ve ilaçlar sayılabilir.
Hastalık 100.000 kişinin 6’sında görülmektedir
Korunma
Çoğu vakanın sebebi bilinmediği için korunma yöntemleri de bilinmemektedir. Toksinlere, radyasyona, kimyasal maddelere maruz kalınmaması riski azaltabilir
Kan Kanseri Belirtileri
Uzun süreli veya çok miktarda kanama olması, çürüklerin kolayca oluşması, burun kanaması, dişeti kanaması, adet kanamasında düzensizlikler, deri içine kanamalar, deri döküntüsü veya peteşi ( kanamaya bağlı küçük kırmızı noktalar ), ekimoz ( çürükler ) gibi deri lezyonları, enfeksiyon, yorgunluk, sternum (göğüs kemiği) hassasiyeti, solukluk, kemik ağrıları veya hassasiyeti, eklem ağrıları ( kalça, diz, Ayak bileği, ayak, omuz, dirsek, el bileği, elin küçük eklemlerinde ağrı ), lenfadenopati (lenf bezlerinin büyümesi ), açıklanamayan kilo kaybı, dişetlerinin şişmesi, ateş, egzersizle kötüleşen solunum güçlüğü, çarpıntı.
Tanı/Teşhis
Fizik muayenede, büyümüş karaciğer-dalak, ekimoz ve kanama bulguları saptanır. Beyaz kan hücrelerinin sayısında anormallikler, tam kan sayımı-anemi ( kırmızı kan hücrelerinin azalması ) ve trombosit sayısında azalma saptanır. Kemik iliği aspirasyonu – kemik iliğindeki hücre sayısında ve lenfoblastlardaki artışı gösterir. T lenfosit sayımı, hücre yüzey antijeni çalışmaları.
 
Kan Kanserinde Erken Teşhis
Kan hastalıklarının teşhisi için çok değişik testlere baş vurmak gerekebilmektedir: Kan hücrelerinin ve hemoglobin miktarının ölçülmesi (tam kan sayımı), hemoglobin alt tiplerinin elektroforez ile analizi, kanın mikroskop altında incelenmesi (periferik yayma), kemik iliğinin incelenmesi (kemik iliği aspirasyonu ve biyopsisi), kan yapımı için gerekli olan demir, vitamin B12 ve folik Asit düzeylerinin incelenmesi, kan pıhtılaşmasının tetkik edilmesi, kan hücrelerinin işlevleri ve yaşam süreleri ile ilişkili testler, bağışıklık sistemi hücrelerinin ürettikleri Proteinlerin tetkik edilmesi, kan hücrelerinin ya da onları üreten kemik iliği hücrelerinin kromozomlarının ve diğer yapı taşlarının tahlil edilmesi ve radyolojik incelemeler Hematoloji’de en sık ihtiyaç duyulan testlerdir.
Akdeniz anemisi (talasemi) nedir? Bu hastalığın taşıyıcılığının ne önemi vardır?
Akdeniz anemisi hemoglobin molekülünün üretiminin doğuştan itibaren bozulmasına yol açan kalıtsal (ırsi) bir hastalıktır. Beta talassemi hastalığının taşıyıcılığı ülkemizde (özellikle Akdeniz bölgesinde) oldukça sıktır. Hafif Kansızlık dışında taşıyıcıların herhangi bir sorunları yoktur. Ancak, taşıyıcı olan anne ve babanın % 25 ihtimalle hasta bebek doğurma riski vardır. Taşıyıcılığın sık olduğu bazı illerimizde evlenmeden evvel taşıyıcılık için inceleme yaptırılması zorunludur
 
Kan Kanseri Tedavi edilebilir mi?
Tedavinin amacı hastalığın hafifletilmesidir. Periferik kan sayımı ve kemik iliği normale döndüğü zaman hafifleme sağlanır.
ALL, antikanser ilaçların kombinasyonuyla tedavi edilir ( kemoterapi ). Kemoterapinin başlangıcında hastanın 3–6 hafta hastanede kalması gereklidir. Bunu takip eden kemoterapi seansları ayaktan verilebilir. Kemoterapi; prednison, vincristine, metotreksat, 6-merkaptopürin ve siklofosfamid’i içeren 3-8 ilaç kombinasyonundan oluşur. Ayrıca Anemi ve düşük trombosit sayısını düzeltmek için kan ürünleri vermek gerekebilir. Gelişen herhangi bir ikincil enfeksiyon için Antibiyotik kullanılabilir.
İyileşme ( remisyon ) sağlandıktan sonra bel kemiği sıvısı (spinal sıvı) na saldıran lösemik hücrelerin tedavisi için omurgaya kemoterapi ve/veya radyoterapi uygulanabilir.
Takibeden tedavi, relapsları (hastalığın daha da kötüleşmesini) önlemeye yöneliktir. Yüksek doz kemoterapiye veya diğer tedavilere cevap vermeyen ağır vakalar için önerilebilecek diğer bir tedavi seçeneği de kemik iliği naklidir.
Çocuklarda erişkinlerden daha iyi sonuçlar elde edilir. Yaklaşık % 95 vakada tam remisyon sağlanır. Şifa oranı ise % 50–60 tır. Erişkinlerin % 80′ inde tam remisyon, % 30–50 arasında şifa sağlanır. Tedavisiz yaşam süresi yaklaşık 3 aydır.
Lösemi, kan kanseri ya da ilik kanseri olarak da bilinen bir hastalıktır. Kemik iliğinde kan yapımından sorumlu hücrelerin kanserleşmeleri sonucunda gelişir ve aslında tek bir hastalık değildir; çok değişik tipleri vardır. Kanserleşen ilik hücreleri Sağlıklı kan üretmedikleri gibi, iliği istila etmek suretiyle sağlıklı kan üretebilecek hücrelere de yer bırakmazlar.
Lösemiler en kaba şekilde akut ve kronik olmak üzere 2 guruba ayrılabilirler. Akut lösemiler tedavi edilmedikleri zaman sıklıkla haftalar-aylar içinde ağır sorunlara yol açarlar. Bu hastaların önemli bir bölümü kemoterapi adı verilen ilaç tedavileriyle ya da ilik nakli (kök hücre nakli) ile iyileştirilebilirler. Kronik lösemili hastalar ise kendi seyirlerine bırakılmaları halinde sıklıkla yıllarca yaşayabilirler. Kronik lösemili hastaların ilaç tedavileriyle iyileştirilmeleri daha zordur. Bazı tip kronik lösemiler kök hücre nakliyle iyileşebilirler
Riskler
Şiddetli enfeksiyonlar, ALL’nin kötüleşmesi, yaygın damar içi pıhtılaşma. Şüpheli ALL belirtileri gelişirse kişide ALL ile ilgili sürekli ateş veya diğer enfeksiyon belirtileri ortaya çıkarsa vakit kaybetmeden doktora başvurmalısınız.


]]>

.

Devamı Oku ...

Karaciğer kanserinin tedavisi

Çeşitli sebeplerden dolayı karaciğerin hasara uğramasından ya da sindirim yolu, göğüs ve akciğer kanserinin karaciğere sıçramasından dolayı husule gelen karaciğer kanseri genellikle 50 yaşın üstündeki erkeklerde görülen bir hastalıktır. Hepatom ve kolanjiyokarsinom olarak iki türü bulunan karaciğer kanserinin hepatoma türü karaciğer hücrelerinde etkili olur ve uzun süren karaciğer hastalıklarında husule gelir. Kolanjiyokarsinom türü ise kronik karaciğer hastalığı olmayan genç yaştaki kişileri etkiler ve safra kanallarında gelişim gösterir.



İlk evrelerde yorgunluk, iştahsızlık, kilo kaybı, karnın sağ üst kısmında hissedilen ağrılar gibi belirtileri bulunan karaciğer kanserinin ileri evrelerinde sarılık ve karnın sıvı birikmesinden dolayı şişmesi gibi şikayetler ortaya çıkar. Bilgisayarlı tomografi, ultrason, karaciğer biyopsisi, manyetik rezonans görüntülenmesi ve anjiyografisi gibi testlerle tanısı konan karaciğer kanserinin tedavisinde cerrahi işlem uygulanır.

Karaciğer kanserinin tedavisinde hastalığın evresi göz önünde bulundurulur. Eğer ki hastalık ilk evrelerdeyse ve tümör karaciğerin dışına çok fazla sıçramamışsa ameliyat umut verici bir tedavidir. Karaciğer tümörünün safra kanalını engellediği durumlarda cerrahi müdahaleye başvurulur. Tümör çok yayılmamış ise karaciğer naklide tedavi yöntemleri arasındadır.


]]>

.

Devamı Oku ...

Boğulmalarda ilk yardım nasıl yapılır?

Vücudumuz için son derece mühimli olan oksijenin yetersizliğinden ya da tamamen yoksunluğundan dolayı hem bir takım sağlık problemleri meydana gelmekte hem de boğulma gibi ölümle sonuçlanabilecek ciddi sorunlar yaşarız. Şimdi sizlere boğulma durumunda uygulanması gereken ilk yardımdan bahsedeceğiz. Böylece çevrenizde boğulan biri ile karşı karşıya kaldığınız zaman boğulan kişinin hayatını kurtarabilirsiniz.



 


Boğulmanın birçok çeşidi bulunmaktadır. Bunlar; suda boğulma, nefes borusuna su kaçması, yemek borusunu bir şeylerin tıkaması, bir yerde asılı kalmak, gıda ve akciğer zehirlenmesidir. İşte bu sebeplerden dolayı kişi boğulma tehlikesi yaşamakta ve ölümün soğuk nefesini hissetmektedir.


 


Boğulma sırasında ilk yardım

 


Bir kişinin boğulduğunu anlamak ise çok zor değildir. Genellikle gürültülü ve hızlı şekilde nefes alıp verilir, renkte morarma meydana gelir, ağızda köpüklenme olabilir ya da bayılma gerçekleşebilir.


Suda boğulma sırasında uygulanması gereken ilk yardım, öncelikle boğulan kişi sudan çıkartılmalı ardından yapay solunum ve kalp masajına başlanmalıdır. Boğulmanın üzerinden yarım saat bile geçmiş olsa muhakkak bu eylemler yapılmalıdır. Baş iyice arkaya yatırılmalı, alt çene ise ellerle kavranıp geriye doğru çekilmelidir. Akciğerle hava gittiği zaman boğulma tehlikesi atlatılmış olur.



]]>

.

Devamı Oku ...

Arı sokmalarında ilk yardım

Arıların kendilerini her türlü tehlikelere karşı sıyanet etmek (korumak) için arka kısımlarında bulunan iğnelerini korunma güdüsü ile kullandıklarında, insan vücudunda kalan ve zehirli olan iğneler ciddi problemlere yol açmaktadır. Ancak arı sokmalarında ne yapmanız gerektiğini bilirseniz meydana gelme olasılığı yüksek olan zehirlenme sorununa karşı kendinizi ya da çevrenizdekileri korumuş olursunuz. Bu nedenle siz değerli ziyaretçilerimiz için arı sokmalarında ne yapılmalı sorusunu cevaplamak istiyoruz, buyurun.



 


Arı sokmasında ne yapılır?

 


Öncelikle bir arı sokmasına maruz kaldığınızda o ortamdan uzaklaşmalı ve kesinlikle ani hareketler yaparak elinizi kolunuzu sağa sola sallamamalısınız. Eğer orada başka arılar da bulunuyorsa bu hareketiniz o arıları kışkırtıp toplu halde size saldırmalarına yol açabilir. Ayrıca arılar soktukları zaman kendilerine has bir koku bıraktıkları için, diğer arılar o kokuyu takip ederek de size saldırabilirler. Bu nedenle o ortamdan uzaklaşıp hemen arının soktuğu bölgeyi yıkamalısınız.


Eğer arı iğnesini vücudunuzda bırakmış ise tırnak ucu ya da bıçak yüzeyi ile hemen onu çıkartmalısınız. Böylece zehrin yayılmasını önlemiş olursunuz.


Genellikle arı sokmaları ölümcül bir tehlike arz etmez; ancak arı sokmalarına karşı alerjisi olanlar için bir tehlike yok demek yanlış olur. Arı sokmasına alerjisi olanlarda kalp çarpıntısı, nefes almada zorlanmalar, kusma, karın ağrısı ve baygınlık gibi problemler görülmektedir. Bu gibi şikayetlerde hemen uzman bir hekime başvurmalısınız. Aksi taktirde hayatınızı kaybedebilirsiniz. Ağız içi arı sokmalarında da hastaneye başvurulmalıdır.


Arı sokmalarında iğnenin battığı bölgede kızarıklık, ağrı ve kaşıntı meydana geldiği gibi bu şikayetlere baş ağrısı da eklenir. Arı sokmasına alerjiniz yoksa arının soktuğu bölgeye amonyak ve şişlikleri önleyici krem sürülmelidir.



]]>

.

Devamı Oku ...